24 Aralık 2017 Pazar

salonlar piyasalar sanat sevicileri

sen bunu seversin. ama tuncel kurtizle ahmet kayadan dinleyince seversin. seni o kadar az ama o kadar fazla tanıyorum ki. sana o kadar bitişik ve o kadar ayrıyım ki aynı nasıl yazacağına karar veremediğin -de gibi işte o benim istersen -ki'n de olurum vebirsürü şey ve şuan o kadar klişeyim ki klavyeye kafamı vurasım geliyor. ama işte böyle. bu boktan ve sıradan kişiliğim ortaya çıkıyor birini sevdiğimi kendime ve bilhassa (dafuq) bunu okumayan okurlarıma itiraf ettiğimde. istesem senin okumanı da sağlayabilirim ne var zor bi şey değil. en umursamaz insan bile birilerini stalklıyodur bu böyle sorgusuz sualsiz bir insan huyu herkeste var MERak ve GıyBet ve HaSet VE bir şeyler. kötü.
##############################################################################

diyet yapıyorum which is never ever ever happened in my whole 19 years (90+) life. çünkü mucizeleri beklerim bu yüzden spor diyet vS. zamanla etkisini gösteren şeylere karşıyımdır fazla kilom hep vardı ama hiçbir zaman diyet ya da spor yapmadım. kilo vermek için bir şey yapacaksam bu bi anda olmalı İRADEM ve istikrarım YOK BİR ÇÖP SUYUYUM hemen bırakıyordum. ta ki geçen haftaya kadar. hala kilo vermek istenilen ve yapılması gereken bir şey ama bunun yanında artık yediğim şeylerin sağlıksızlığı solid kanserliği ve şişkinliğinden İĞREnMEYE başladım. başlamadım aslında bi anda oldu ve bitti. iğrendim yani. o yüzden bir haftadır /bu zamana kadar en uzun süre hands up fur that/ asla yememem gereken bir şey yemiyorum. ekmek, gereksiz kh, şeker, pilav, çikolata ve her türlü paketlenmiş kanser, yağlı şeyler gibi. mutluyum iyi gidiyo bakalım. anlatmaya çalıştığım şey bu diyetin bir hafta sürmesi ve daha uzun (umarım hayatımın sonuna kadar <3) sürecek olması kilo verme isteğimden değil onu istesem yine mucize beklerim bu sefer sağlığıma düşkünlüğümden. hee bu arada sigara ve kahveyi de ennn aza indirdim. çok güzellan!
###########################################################################

burayı müzikçilik keşifçilik platformuna dönüştürme kalkışımım olmuştu ama biliyorsun o kadar müzik keşfim yok. bi kere bunu cidden yapabilmek için çevrenin okuyanın ve  wurldwideın o grubun çok az kişi tarafından dinlendiğini onaylaması lazım. emin olmak lazım zor yani araştırma istiyo sadece aa ben bunu garip buldum yaziim değil. tabi haram the band güzel bir fırsattı çünkü hem etnik, arab, hem de punk türünde ztn punk çok izole bi altkültür. dinlemezsen zerre bok bilmiyorsun hakkında dinlersen de bütün gruplar senin. /ben neresindeyim lan bu ikilemin/// meyse. kendimi çürütmeden uyuyayım yarın faux bir kürk giyeceğim onun heyecanı ve tribi var. hala tam karar veremedim ama bi giydin mi aynı anda margot tenenbaum-mia wallace ve marla singer oluveriyosun. oha çok iyilan!


17 Aralık 2017 Pazar

middle eastern punk/punk islam and ladies and gentlemen please welcome haram!!!!

ilk defa gelip burada ciddi konuşam belgelerle konuşam dedim ve böyle bir yazıya girişiyorum. malumunuz son iki yıldır at gibi çalışmaktan ne musikiye ne diğer sanat dallarına gereken önemi veremiyorum. fakat orda burda rastladıkça birtakım mag'lerin internet sitelerine girince denk gelirsem kaşla göz arasında okuyorum.

velhasıl, geçen gün vice'ın noisey bölümünde 2017nin en iyi 100 albümü yazısını okudum. ve dikkatimi "haram" adında bir grup çekti. zaten oldum olası islam ve punkı birleştirmek için yer ararım bunu ilk michael muhammad knight'ın Taqwacore the Birth of Punk Islam kitabı ve sonrasında çekilmiş ingiltere yapımı filminde bulmuştum ve çok hoşuma gitmişti. kendimi ait hissettiğim iki alt kültürün birleşimi düşünsene lan!!!
 işte bu haram isimli punk grubu da kendimi bir parçası hissettiğim ortadoğu punk rüzgarını daha da şiddetlendirdi. grubun vokalisti nader verdiği röportajda hayatı boyunca müslüman ve arap olduğu için yaşadığı zorbalıklardan ve dışlanmışlıktan kurtulma yolunu punkta bulduğunu söylüyor. punkla tanıştıktan sonra olduğu kişiden utanmamayı ve artık saklanmamayı canla başla bağırıyor ve kendi insanının, ortadoğunun sesi oluyor ölene kadar onlara saklanmamaları ve kültürleriyle gurur duymalarını söyleyeceğim diyor!!!!!!


"My exposure to hip-hop paved the way to finding punk when I was around 16. It was one of the most refreshing discoveries. I remember feeling like I had finally found something that described me and my life, and my struggle to live. It’s hard to explain the feeling."




bunlar da bandcamp sayfalarına gelen destek mesajları.

işin felsefesini geçince yonkers new york'ta doğan nader doğduğu ve büyüdüğü çevrece çok seviliyor. şarkılarını arapça ve ingilizceyi harmanlayarak söylüyor çünkü arapçanın estetiğini punka çok yakıştırıyor.
albüm kapaklarındaki tuğra motiflerinden şarkı sözlerine kadar özgünlüğe bağdaş kurup oturmuşlar. bİzE dE dinlemek dÜşer.

"Everything about Haram is haram. This is my fight. And I am a proud Harami — stop me if you can."

13 Aralık 2017 Çarşamba

iyiydik lan

geçen mısırlı arkadaşım youssef'i kebap yemeye götürdüm. dürüme şavurma diyorlar. iki tane tavuk dürüm aldık. ben iki dakikada gömdüm tabi. ultra hızlı yerim ne yazık ki. thats why im fat a.f. yani tek nedeni bu.......şkss şkss. neyse bitirdim bi yandan sohbet ediyoruz falan. almadan önce de çocuk çok aç değilim falan demişti. bi yavaş yiyor bi yavaş. sürekli darlıyorum "didnt u like it??" "if u didnt dont eat just because ayıp olmasın" fln fln diyorum. yok diyor yiyorum ama rahat 1 saatte yedi bi tanecik dürümü. dedim neden  bu kadar yavaşsın kendimi hayvan hissediim diye mi yok dedi biz mısırda böyle yeriz. yemeğe çok vakit ayırırız sohbet ederiz. öğle yemeklerimiz bile en az 1.5 saat sürer dedi. hedoya kültür şoku. benim de yavaş yemem lazım cidden. bi de kilo vermem lazım. yavaş yemek yetmez az yemem lazım. sağlıklı ve az.

star wars'la vize haftasının çakışması sithlerin bir oyunu mu len bacaksız kylo ren almiim lan seni aynamın altına. labunya herif. rey sana yar olmayacak boşuna heveslenme. lan..oldu mu yoksa sen ne biliyon da ne söylüyon hedo. offf noluyo acaba. bi de ben hiç bilmeden gidiyim diye fragman da izlemem. en son luke'un dünyada inzivaya çekildiğini tahmin etmiştim. hiç nooldu bilmiyorum. star wars over vizeler diip yarın dayanamayıp izleyeceğim. zaten günlerdir ya okulda ya da milli kütüphanede geceliyorum. iliğim çekiliyor ders çalışmaktan ama hala yetersiz geliyo iyice kafayı yedim. hala konuları bitiremedim. allah kerim tabi ki artık bir miktar tevekkül edip star wars izlemenin vakti geldi. kih kih lan şu otomatik düzeltme ayarını bulamadım pcde delirecem. türkçe kelimeyi de ingilizce kelimeyi de düzeltiyorum bu ne lan!!!! hedoca yazıyorum sanki.

coccidian parazitler ve senin onu çok asitle boyaman
this is delikanlı cocoon i talked bout earlier 
bu arada elime ne olduğunu bilmeden cocoon yazan bi krem sürdüm. lan! bitki sanıyordum böcekmiş ulan!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!of. böceğe mi acıyam elimdeki kitin boklanmalarına mı, böceğe acıdım daha çok. krem yapılmak için öldürülüyor. bunun ipek yapmak için ipek böcüü kaynatılmasından farkı yok e tabi onun da kürk mont yapmak için tilki yolunmasından. hayvanlardan uzak durun lan!!
ne çok lan!!! dedim.

bir gün sakızım ağlarken yere düştüğünde iyiydik lan derim umarım arkasından. çünkü öyle bir sevmek. ben. umut sarıkayayı. abimmmmm.

dünyada kötü şeyler oluyor. islamic unity for quds diye etiket gördüm twitterda. ve mehmet akif edasıyla müslümanlardan birlik olmaz dedim, çünkü kudüs birinci dünya savaşında düştüğünde de araplar sevinmişti. ingiliz aşığı safkoloş araplar. ahhhh....şimdi üzül kafanı taşa vur. değişen tek şey aşık oldukları ülke. yani artık ingiltere değilse amerika. o kadar acınası ki. islamı kurtaracak tek millet türk milletidir bu o zaman da öyleydi şimdi de böyle. bizim cesaretimiz, deli fişekliğimiz ama bizde de engel malum başımızda.... o da arapçı, o da amerikan aşığı, rezil.

3 Aralık 2017 Pazar

talks 'bout çomar-hop

hi guys yani selamun aleyküm bugün direksiyon sınavından geçtim ve bilirsiniz 3. seferdi bu artık geçmem gerekiyordu ama buna rağmen geçince deli sevindim çünkü üzerimden inanılmaz bi yük kalktı her seferinde boktan bi yerde hata yapıyordum ve arkaya geç hedocum deniyordu. bu sefer en heyecanlı olduğum seferdi fakat demek ki heyecan faktörü de önemliymiş *kih kih* ve şöyle bir şey var ben bunu bloga bile 3.de geçtim len çok ii başarı cidden falan diye özdalga geçmeyle yazabiliyosam kalkıp da kimsenin benimle bu konuda dalga geçmeye hakkı yok hasta etmeyin lan milleti zaten şehinşah dinliyorum hayat nasıl daha bayat olabilir ki. anlamıyorum yani senin aa hedo kendiyle barışık dalga geçebiliyo demek ki sallamıyo demen gerekirken neden dalga geçmeye çalışıyosun saçma değil mi bithc i cant care less durumundayım yaw anlayın şunu aaaa
ha tabi kolayını bulmuş her şeyde insanlar dalga geçmesin diye kendiyle dalga geçiyo self defans diyeiblirsiniz. diyin amk i cant care less 2

bu şehinşah ve kankaları aynı nesil olan, ulan anlamıyorum ya yaşları küçük ya lirik yazmayı ilkokul 3de sökmüşler ama orda kalmış. hala dominant bi fahişe diyor şarkıda yani bir kadına hakaret etmek için hala paralı sex işçisi sıfatları kullanıyor. bithc grow up a lil
fahişe  
isim (fa:hişe) Arapça fāḥişe
isim Hayat kadını

o zaman sorunuz bekliyorum hedocum neden dinliyorsun; olaylar aynı şöyle gelişti amirim ben spotify denen şeytan icadında geziniyordum bir baktım bu bana özel diye yutturmaya çalıştığı bi çalma listesi yapmış "türkçe hip hop" allah allah bir bakayım ne varmış. tmm sago ceza in in yener çevik yener baboya da tavız in biraz daha aa şehinşah.... sansar.. allame... ortaokuldan beri yaka paça kaçtığım asla dinlemediğim kaliteli (?) rapperlar. dedim bakalım kaç dk dayanabilicem. çünkü gerçekten dostum beatini geçtim sesini geçtim flowunu da hadi beğendim diyelim. AH DOSTUM!! liriklerin dayanılmaz. yani dayanamıyor insan. çok kötü. bi tane şarkısını dinledim şahın, plüton. artık komikliğe ya da absürdlüğe vurmuşlar sanırım çünkü gerçekten ciddi düzgün söz çıkmıyo bunlardan. ilkokulda plüton? o ne la? falan diye öğrenmiş ve buna güzel şarkı yazılır keh keh diye oturmuş masanın başına. grow up bitch I MEAN IT fahişe ve plütondan daha iyi konular bulabilirsin. dene sadece.

4 Kasım 2017 Cumartesi

eternal monologué

sana uzak olana tahammülün kalmadı mı hedo
ne anlamda
sanırım her anlamda
,
onları öldürmek mi istiyorsun öldürmenin seni mahvedeceğini bildiğin halde.
umm... i guess...
,
kapalı bir kutun var ve asla açmayacak mısın
onun da zamanı gelir
,
başaramadıkça sinirleniyorsun hiçbir şey kalbini ve vücudunu başarı kadar tatmin etmiyor. eskiden böyle değildin bu kadar umursamazdın
artık böyle olması gerektiğine inanıyorum. hem kontrol manyağı olduğum için şikayetçiyim hem de içime sinen bu.
,
daha çok seviyorsun ama yolunda gitmeyince daha çok nefret ediyorsun, eskiden böyle de değildin.
diyorum ya her şey değişiveriyor.
,
içinde yapamadıklarının pişmanlığı var mı hani o anlarda?
hayır yapmadığım için mutluyum
peki neden sürekli aklında?
buna bir cevap veremem.
,
herkes sahte herkes istediğini almak için insanları kullanıyor diye düşünüyorsun
evet tabi ki öyle bunu bilge bir arkadaşım da söylemişti. artık ona inanıyorum
ama o seni hayalkırıklığına uğrattı?
herkesin kendi hayatı
ucu sana dokunuyor?
o zaman bundan sonra dokunmamasını sağlayacağım
çok karışıksın
kafam çok karışık biliyorum. gereksiz yere karışık. bunu da artık arkadaşım olmayan biri söylediğinde anlamıştım
,
hata yapan sen misin yoksa olması mı gerekiyor bunların
sanırım olması gerekiyor. kaderime karşı çıkmam.
ama onu yönlendirecek bir iraden var
bir yere kadar bir yerden sonra her şey o'nun elinde.
,
seni daha iyi anlamaya ve tanımaya başladıkça kafandan çıkıp karşılıklı sohbet etmek istiyorum.
yerini bil herkes olması gerektiği yerde güzel. kafamda sana ihtiyacım var
teşekkür ederim
teşekkür etmene gerek yok bu doğal bir döngü zaten
,
sevdiklerin için dünyayı karşına almana rağmen bir hatalarında onları karşına alıyorsun bu ne kadar dürüst bir davranış?
benim dünyam onların dünyasının başladığı yerde bitiyor. çok garip değil ufaklı tefekli milyonlarca dünya var. hepsine aşina değilim.
,
çiğ bulduğun şeyleri sen de yaptığında kendini "hala" dürüst hissedebiliyor musun?
dürüst olduğumu iddia etmiyorum herkes kadar yalancı ve kusurluyum. olmazsa olmaz bir şey bu
,
özlüyor musun?
BU özlem hiç bitmez
.

20 Ekim 2017 Cuma

&

derin çatlamış
içinden sızıyor en büyük çaresizliklerin
bir adam çıkıyor elinden tutmuş bir balonun
bir yerden bir yere geçirmeye çalışıyor
geçiremiyor çünkü çatlakların içinden en büyük çaresizliklerin sızıyor

beni zehirleyen toksik maddenin kendi içimden salgılandığını farkettim

neyi ve nasıl değiştirebilirim bilmiyorum ve hatta bir dostun dediği gibi ben de "değişmesini istemem yerimin durduğum yer ne kadar boktan olsa da"
buna alışma durumumu sorguluyorum. uzun zamandır hayatımda değer verdiğim insan sayısının pik yaptığı bir dönemdeyim. bu değerleri verirken hepsine izole bir şekilde veriyorum birbirlerine bulaştırmasınlar diye. bazı değerleri toparlayıp çöpe atıyorum çünkü kaldıramazlar diye.

olur sandık ya. farklılıklardan çiçek açar sandık. 
birbirimize gelirsek karışırız diye düşündüm bunun iyi bir şey olacağını düşündüm. o da karışacağımızı ama bunun bi tarafı asimile edip kendinden uzaklaştıracağını savundu. durdum durdum düşündüm korkarak ona hak verdim. ona hak vermeyi ilk defa hiç istememiştim. her şey ilk defada kaldı zaten bazı şeyler ilk defaya bile ulaşamadı. demolarda kaldı. demolarla ilerliyo hayatım bir şeyin tek yüzünü fragmanını görüyorum sadece. istemeden acı veriyor bu-farklı acılar hep aynı kalbime acı veriyor. acılar yenilenirken kalbim aynı kalıyor. acılı adana dürüm gibi kalıyor acısıyla. yalnız bu dürümün bi tarafı içindeki sızdırıyor iyi dürememişler. dışına sızdırıyor. hiç bi şeyden haberi olmayan tepsilere püskürtüyor acısını, bilirsin acı bu dağılır elini gözüne sürsen yakar da yakar. 

sevgimi beleşe dağıtmamam gerektiğini anlamam da hayatın çirkin bir yüzünü görmemle sabitlendi. önüme gelene kalbimi açıyorum. öööyle bir açma........kırıp kalbimi eline veriyorum sago babanın dediği gibi. zaafım güzel laflar bu kadar da yüzeysel (bu kelimeyi kullanmaktan da tiksindim son bi kaç ayda) bir insanım. potansiyel aşkı ben seçeceksem eğer uzun bir gözlem sonrası arkadaş olurum onunla, uzun bir arkadaşlık sonrası eğer hala varsa içimde ve onda da olduğunu görüyorsam ortaya dökülür bi şekilde zaten ama ya o kişi beni seçecekse ALLAAAH kıyametler burda kopuyor. bana gelip ulan hedo sen sen şöylesin de beni kalbime yangın düşürdün de demesi yetiyor..... gerçekten yaşandı bu ya. allah kahretsin senin yangınının külünden kuşlar doğar dendi. ben buna inanmayıp kalbimi eritmeyip ne yapacaktım? taş olsa yumuşardı lan. ne bliim yumuşadım. 

niyeti kötü değildi. çünkü ancak insanları üzmekten hoşlanan yırtık donla bırakıp kaçan bir sadistin niyeti olurdu bu. onu suçlayamıyorum. farklıyız. çiçek falan da açmıyor duruyor öyle. hele ben elimin değdiği her çiçeği solduruyorum. odamdaki ağacımsı bitki bile yapraklarını döktü. tolere edilemeyecek farklılıklar bunlar. ayyyyyye boyum uzun kilom fazla değil yani. tıp okuyorum dersim varrrr bahanesi de değil. ay ankara istanbulll ayyyy da değil. bu bildiğin hayatın merkezindeki farklılar. düşünceler çukuru. hmmh mayalanmış hamurlar. aklın yolu bir olmadığına kanıtlar. fln fln uzar gider. 

no more sevgi for the ones who u don't know well. mkay Bye. onlara sevgim dikenli tel. 

6 Ekim 2017 Cuma

better alor for better future

Dünyayı güzellik kurtaracak


                                                                         

                                                                                                  Bir insanı sevmekle başlayacak her şey



sonbahar geldi bir anda hem de kendini kış sanarak. hedomun kalbine bahar mı geldi bilmiyorum. şimdi onu oturup da dinlemek var.


bu okul döneminin  henüz ilk haftası yeni bitmişken, yani oldukça başındayken, kendime verdiğim sözleri yazıya dökmenin iyi olacağını düşündüm. aslında şu an geldi bu fikir aklıma. ardından parmaklarıma bıraktım sözü.
neredeyse her yılbaşı yapardım bunu. yazmasam bile kendimle baş başa kalıp dileklerimi, beklentilerimi düşünürdüm. kendimle baş başa konuşurken girerdim yeni yıla bazen.
 amma da melankolikmişsin be moruk

bu yılı kendimi kendime kanıtlama yılı ilan ediyorum. kendimden başka kendim yok. bir de kedim var, kendine munhasır.
ilk hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti, bu yıl da geçer. her şey geçiyor ya hep. asıl mesele nasıl? ne asıl?

öncelikle ders kaçırmamam gerekiyor. bir zahmet tıpış tıpış gidicem tüm derslere.
sonra kendi notlarımı tutacağıma söz veriyorum.
next level a yeni açılan kırtasiyede çok güzel defterler vardı. bu hafta param yoktu alamadım. a little broke these days.. pazartesi ilk iş güzel bir defter edinirim. defter severim. defter sevilmez mi.
bundan başka hep ders işte. hep ders çalışmalıyım. henüz kafamda belli bir program yok.ancak 2. dönemki derslere de başlasam rahatlarım oldukça.
kafamı doldurmayacağım. kafam rahat kalsın. kalbim sevgiyle kalsın, sevgiliyle kalsın. egenin yanımda olması hep böyle huzur olsun.
kötü giden şeylerle kötüye gitmeyeyim, her şeyin bir sonu olduğunu kabulleneyim.
sevdiğim şeylerin peşini bırakmayayım. sporsa spor, kitapsa kitap. hayatımda sevdiğim şeylere yer bırakayım.
aileme güzel davranayım, içimde düğümlenen sevgi düğümlenmesin. sevdiklerime akıp gitsin.
hiç bir şeye, hiç bir kimseye kin tutmayayım, eğer düşersem kurban psikolojisine yatmayayım. kendini kaldırıp devam etmenin asıl güçlülük olduğunu aklımdan çıkarmayayım.
yazı yazayım. ne zaman istersem, kelimelerim ne zaman birikirse.
yaşamanın, sağlıklı olmanın değerini aklımdan çıkarmayayım.
ciğerlerime iyi davranayım.
daralırsam, sıkılırsam, gezdiğim güzel yerleri, tattığım bütün güzel hisleri hatırlayayım.

-meli -malı ekiyle çekimleyecektim fiillerimi ancak böyle daha hoşuma gitti, kişisel dua gibi sanki.
amin


yıl sonunda bu yazıya döndüğümde kendime teşekkürlerimi sunayım
not: baştaki fotoğrafa isim koyuyorum; 'böyle bir dünya mümkün'
gidip gördüm de yetmedi. sevdiklerimle gidip görmem gerekir.

25 Eylül 2017 Pazartesi

hiçbir şeyin şarkısı

bir şeyler kötüye gidiyor 
kötüye kötüye kötüye
çok kötüye

söyleyemedikçe büyüyor
nasıl söylesem bilemiyorum
bilemedikçe beni yiyiyor
yiyiyiyiyor
şaka yapmıyorum
oldukça ciddi
çay içiyorum ve düşünüyorum
gerçekten dayanamıyorum
kendimi yiyorum

kendimi parçalıyorum
seni üzmek istemediğim için
ama sen beni üzüyorsun bir şekilde
ne şekilde söze dökemiyorum
çıldırıyorum
ama sakin kalıyorum
dışardan beni tanıyamazsın
seni içime de almıştım
şuan biraz dışardasın
duygu çöküşü değil
kendimi ait hissettiğim şeyler
seni bundan uzak tutmalıyım
kendin anlamalısın
kendin geri çekmelisin
çok abarttığımı düşünsen bile 
benim için geri durmalısın
her şeyi tükettik
her şey bitiyor çıldırmak üzereyim
çok derindeyim
derinler daha sıcak
sıcak su çıkıyor kumu kazınca
benim içimi kazınca alev çıkıyor
kendimi buraya çivilemek istiyorum
bunu yazınca bitsin istiyorum
tarkanın hüzünlü ve anlamlı şarkıları gibi
tarkan gibi bitsin burada
her şey bittiği için

18 Eylül 2017 Pazartesi

all about nothng



format atmış gibiyim hayatıma, ya da yeni versiyonumu güncelledim appstoredan. nasıl değişiyoruz aslında, bazı yanlarımız da nasıl aynı kalıyor... açacağım bir sürü kapı var önümde, araladıklarım da var. hepsi de güzel duruyor uzaktan. mühim olan hep kapıdan nasıl geçtiğin


bu sefer aşık değilim.saf sevgi. o var . kalbim yorgunluğunu atamadı hala. bir de ciğerlerin yorgunluğu eklendi, ah canım organlarım. sigara dönemini kapatıyorum sevgili hedom, artık içimizi ferah tutabiliriz. şimdi ilk hedefimiz dişleri eski beyazlığına kavuşturmak. sen de bırak yoksa dayanamam muhittini seninle sigara tüttürürken görür ağlarım.

böyle yazmak isterken yazamamak kötü. yazıya dökmelik şeyler değil kafamdakiler, toplasan hepsinden birer cümle olur. örneğin kendi değer yargıları olan insanlara imreniyorum hep, bu gün fark ettim. ben de olgunlaştıkça diğer insanlarının doğrularının benim doğrularımla aynı olması gerekmediğini fark ediyorum. kendi doğrularımı yaratmak eğlenceli aslında. kendini inşa etmek.


mind-building

9 Eylül 2017 Cumartesi

cotton candy crimeS

hiçbir şey yapmak istemiyorum
byny yazmak da istemiyorum çğnkü sanırım by saatte bir şe yapılmaz tavana bakıp hayatımdaki öncelik verilmesi gerekilen şeyleri düşünürken uyuyakalmalıyım onun yerine kolum ağrımasına rağmen bunu tek parmağımla yazıyorum
flaked'in ilk sezonunu bitirdim diziye karşı önyargılıydım 2 bölüm izleyip aleyhinde big homiyle tartışmıştım. ana karakteri yani chip'i haksız ve bencil buluyordum. bence hala haksız ve bencil. homi anlayışlıydı çünkü sanırım onda biraz kendini görüyor (homicim eğer görmüyorsan ve bunu okuyorsan en yakın mahkemeye başvurup bu yazdığım için tekzip yazısı isteyebilirsin ya da ne isteniyosa ondan) hala haksız olduğunu düşünüyorum ama bi an izleyesim geldi işte. homiye yazdım. im durni i will talk to you dedi. durni for drunk.
classic as furni. furni for fuck.

şşşş

yarın yani bugün..,den sonra okyl başlıyo holy fuckng second grade. bos'un 2/3ü içerde son andaki gelişmelerden sonra. mevo iS in bitchz. alara kalbimde en baş köşede her gün sınıfta görmeme gerek yok. hep benimle,//bunu ilk sen okuyacaksın diye yazmıyorum gerçekten öyle olduğu için yazıyorum.     her an burnunun dibinde bitmeye de hazırım ayrıca. kurtuluşu olmayan yoldur hedo. sevdikleri için I(onun sevdikleri)I


bunu editliyruom hem de 2 saniye sonra çünkü hala bir şey istiyorum hem de çok fena ama ne olduğunu bulamadığım için içimdeki dağları taşları deliyorum. yazarsam beynimdeki kırıntılar ortaya çıkar diye düşünüyorum hala çıkmıyor. çişim var çişimi tutuyorum. şuan yazılarımın pacific daylight time'a göre yayınlandığını farkettim sağdaki kutucuk içinde yazıyor o dilime göre 16:51de yayınlamışım yani bunu editlemeye başlamadan 2 saniye önce 16:51'in bilmemkaçıncı saniyesindeymişiz. seven ne yapmaz. ne yapar ne yapar eder ne yapmaz. seviyorum o korkuyo her zaman cesur olup koşuyorum onlar koşmuyor bu dediğim genel ama her zaman geçerli. goddamit ugiye kaç ayda seni seviyorum dedirttim biliyor musunusSssSssSS. 7 fln. o da yanlışlıkla ağzından çıkıverdi onu dedikten bi hafta sonra yine ortalıktan kayboldu ve bu 7 ay içinde benimle okulum bitince evlenmeyi düşünüp vazgeçti soooracığıma mühendisken pilot okuluna geçti, yalovada eiğitim aldı, istanbula yerleşti. bunlar olurken beni seviyor muydu, bilmem. bilmem için söylemesi mi gerekirdi, hayır. söylemesini neden bu kadar istedim. çünkü amk neden söylemesin? söylemek varken neden söylemesin. ofF çok saçma bunu paylaşmak bile istemeyebilirim yarın. her şeyi açık açık yazıyorum gel burayı oku ulen. ilk defa sözcük oyunu bile yapmıyorum. pacific daylight time'ın bana verdiği yetkiye dayanarak hayatımda hiç sarhoş olmamış ağzıma içki bile sürmemiş bir insan olarak, bunları şuan bilincimi hiç zorlamadan ne varsa ne yoksa yazıyorum. ugi!, hala tam isim veremem ama o bilir kendisini, ulan labunya herif! sen hiçbir şeye değmezmişsin. değeceğini düşündüm çok klişedir değil mi sende diğer insanların göremediği göreceğimi de düşündüm. sen ne yaptın! hiçbir şey. HİçBİr ŞEy! period. the end. finito. son. sen kılını bile kıpırdatmadın lan. o kadar parazit o kadar gelişigüzel bi insansın ki. sen benim için hiçbir şey yapmadın. hiçbi risk almadın ve yine de beni suçladın. her şeyi düzene sokmaya çalışmakla her şeyi kontrol etmekle suçladın! düzenli olmak ile suçladın for fuck sake. gelgit gelgit gelgit. bi kere de gitmeseydin ulan. bi kere de başta düşünmeden ettiğin lafları aklına getirip düşünseydin ve lan ben bu lafların arkasında durmalıydım deseydin. demedin. sen korkağın tekisin ama yeni bi haber değil değil mi bu. sen zaten bunu kabullenmiştin ve bana söylemiştin.
yanlış anlama gururun okşanmasın senin hakkında yazdığım için. senden nefret bile etmiyorum artık. seni görmezden bile gelmiyorum. bunu okuyup düşündüklerimi bilsen bile umrumda olmaz şuan sadece içimdekini dışarı atıyorum. yüzüne söylemenin fayda etmeyeceğini aylar önceden düşündüğüm şeyleri şuan sadece içimde ne kalmış ulan her şey çıksın diyerek buraya yazıyorum. bitti. içimdekiler bile bitti ne olduğunu tam kestiremediğim şeyleri bile bitirdim şuan. sen işte bu iki paragraf kadarsın. hatta bu sana çok bile.

1 Eylül 2017 Cuma

bir delinin armutlu günlügü




aidiyet üzerine hep çok düşünürüm. bir yere veya topluluga ait olmak, icinde buluundugun her neyse parcası olmak. tek basına kendin olabiliyoken ait oldugun yerde egreti durmamak.

 aile gibi burası dedi almira gecen gün. sitede biriyle karsılas yeter ki, sonra bak bakalım sonu gelir mi soruların. her seyini bilmek isterler, biz de ailecek biraz antisosyal, sözlüye kalkmıs gibi oluruz. oysa hepsini severim. armutlu insanı güzeldir. yazdan yaza süren bi birliktelik, gücünü eskittigi yıllardan alan bi samimiyet. bütün genclerin cocuklugunu görmüs büyükler. abartma diceksiniz tamam ama biraz dinleyin, gücünü hic kaybetmeyen bi masal benim icin armutlu, büyüsemde büyüsüne hep inandıgım. 

6 saat sürer ankara armutlu yolu. fıstıklıya gelirken sag tarafta orhan veli imzalı tabelayi okuruz her yıl aynı hevesle; "fıstıklıya dogru denizi göreceksin, sakın sasırma" . sonra mahsus mu olur bilmem ama sasırırım cünkü ankaranın sarısına alısan gözlerim ferahlar, masmavi. sonra narlıya geliriz, cok sirin bir yerdir ismi gibi. bizim buralar hep meyve ismi iste heheh.  deniz fenerini gören o kücük restoranda oturup köfte yeriz.  ninem deniz fenerini izler, ben denizi, kedileri ve gelen yemekleri. yemek seviorum iste kardes bilen bilir.  sonra cok kısa bir yolumuz kalmıstır, dönemecli bi ucurum armutlu narlı arası. her seferinde kac dönemec gectigimizi saymaya calısır, yediye gelince sıkılır bırakırım. ah benim bu vazgecislerim.  sonra o mütevazi köprü üstündeki yazı cıkar karsımıza yolun üstünde; "armutluya hos geldiniz" . arka tarafinda ise "armutluya yine bekleriz" yazar. yaz sonu hüznü diye bir sey varsa o yazıdır. neyse biz henüz hos gelme kısmındayiz, atlamak olmaz . 

dünyanın bütün topraklarını seviyorum, hepsi degerli. topragi kirleten insan. insanın da degerlisini seviyorum. ama armutluyu ayrı seviyorum. abartılarımı, romantizmimi mazur görün. charles dickens olsa nasıl anlatırdı armutluyu bilmem ama en sevdiginiz yazarı düsünün, nasıl ısıtırsa icinizi, armutluda benim hikayemin yazarı. 


sonra siteye varırız. bi yanım arkadaslarımı arar balkondan, bi yanım da düzenliligi elden birakmayarak esyalarımı yerlestirir özenle. sonra dısarı atarım kendimi. bir keresinde emirhana böyle sürpriz yapıp karsısına cıkmıstım, haberi varmıs gelicegimden. nasıl bozulmustum, sen 6 saat yol heveslen sürpriz yapıcaksın diye, bebe ögrensin gelicegini. 


böyle ballandıra ballandıra anlatıyorum ama aslolan baska, armutlunun kalp agrısı vardır, ankaranın güven duygusu. hep kalbim kırılırdı burda. bütün narinligimi özenle saklayıp yaz icin biriktirirdim heralde. merdivene oturup aglamıstım bir gece mesela, hala o merdivene bastıkca gece, kendi kücüklügümü orda bulurum. sonra hep oturdugumuz bank vardı emirhanla, kendimden utanmayip yıllarca selam verdim o banka. simdilerde bank yüzünü denize ceviriyor ben de yolun sonuna dikiyorum gözlerimi. 
 

emirhan benim bahanemdi, yıllarca bu yüzden unutmadım. yazmamın tek elle tutulur bahanesi oydu. alıskanlıktı ve tabi ki asktı, ilk hem de. 
simdi dünyayı dolasıyor gercek anlamıyla, ve ben eskiden onun büyüyüsünü hayran hayran izlerken simdi baska bir bilgim yok. dünyayı geziyor. 

bu yaz cok güzeldi gercekten. icime sindi bu yaz. nasıl sanslıyım bilmezsiniz, almi var diye. onunla hic bi sey yapmadan dert edinmeden düsünmeden oturup sigara ictik karsılıklı.güzelim benim derim bazen icimden ona. attigi tüm kahkahaların kaydettim zihnime. en kötü yazımız böyle olsun. 

kac kisiden duydum bu yıl armutlunun baska oldugunu, nereye gidilirse gidilsin buranın yerini tutmadıgını. tek deli ben degilim yani.

bu arada bu gün bayramın ilk günü. hala kalkıp hazırlanmadım tembel tembel yatıyorum. babamla ben kaldık burda sadece. annemler istanbula gitti. ev gereksiz sessiz.  sitenin cocukları bütün evlere kart hazırlamıs bayram icin. üstüne de cicek koymuslar. Semuçin Ailesine yazmışlar bir de. Temuçin i anlatmak icin canım çıktı oysa. Ne kadar güzeller cok hosuma gitti. ne varsa cocuklarda var desem mi.

29 Ağustos 2017 Salı

ölümsüz aşklar var da ölmeyen death eater var mı?

dünyada olmaz denen her şey oluyor, evet harry potter izliyorum hem de bi haftadır her gün. baya da severek :3 ulan hedoooOooo. büyük konuşmican len potterhead.....o kadar değil tabi ki.

şimdi yazmazsam kesin unutacağım belki o hissi veremem ama kendim okuduğumda hatırlayacak kadar yazsam yeter.(burayı en çok okuyan kişi benim demiştim). bu akşam babam havuzdan geldiğinde tabi ki kapıyı açan ve onu kucaklayan her zamanki gibi bendim /bu huyumla çok övünürüm ve babam eve geldiğinde onu öpmezsem içim asla rahat etmez/ sarıldık, ayakkabılığa gitti hatta tam sarılamadığımız için ayakkabısını koyunca tekrar sarıldım. bi kere baktı sonra tekrar baktı 'aaa bu tişörtü özlemiştik dostum!!' dedi. o an cidden çok şaşırdım çünkü gerçekten üzerimdeki tişört en az 4-5 yıldır giymediğim eski bi tişörtümdü ve babam tişörtümü tanıyordu ve giymediğimi farketmiş bir de özlemişti!!! harbiden bayadır giymiyordum bunu nasıl anladın dedim, benim gözümden kaçar mı sandın dedi. o an babamın bizimle ilgili önemli olmayan detaylara bile dikkat ettiğini dolayısıyla bizi ne kadar sevdiğini anladım ve cidden gözlerim doldu. şuan bunu okuyunca ee ne avrrr diyebilirsiniz aMA benim için çok özel bir andı. canım çektikçe bunu okuyup mutlu olacağım. tabi heri potır fandomu okumayı bırakırsam......

alara'ya kırgınım söylersiniz. niye o bilir.

27 Ağustos 2017 Pazar

beni dinlesen goreceksin

ucugunla oynama demistim ona
dinlemedi beni
her gun daha cok oynadi uzerine turlu turlu krem surdu
derslerde aynayla ucugunu izledi
uzuldu
ucugu gun gectikce buyudu
butun cenesini kapladi
daha da telaslandi daha da oynadi
basindan beri oynamamasini soylemistim
tipki diger konularda da onu en basindan uyarmam gibi
beni dinlemek istese de bildigini yapardi
ben mi, ben de her zaman bildigimi yapardim
benim bildigimi yapan herkes kazanirdi, ben kazanirdim. 
o da dinlese kazanacakti
ucugu buyudu buyudu artik buyuyemeyecek hale geldiginde kabuk baglamaya ve catlayip kanamaya basladi
ufacik ve onemsiz bir ucuk sirf oynadigi icin bu kadar buyuyordu
eninde sonunda gececekti ama gectiginde orada bir zamanlar ucuk oldugunu farkettirecek bir iz birakacakti
iki yil sonra ona baktim
ve gordugum en bariz sey bir ucuk iziydi
burada kocaman ucugun vardi hatirladin mi dedim
evet dedi bana oynamamami soylemistin
suan olsa oynamazdim
seni dinlemeliydim
iste boyle. beni dinleyen kazanir
ben kazanirim. 

7 Ağustos 2017 Pazartesi

savaşır sevgim X sevgim eder nefret

bu bloga eşbaşkan yapacak kadar sevdiğim ciğerimin köşesi insan buraya yazmıyor artık. ulen. yaz diye boğazladım bugün. ilhamı acıdan dramdan almasına rağmen (as well as i am) yazmıyor başında dertler var bazı dertler bazı alışmışlıklar. böyleyken ses çıkarmayıp yerinden çıkarıp başka yere montelediğinde öten alışmışlıklar. her ihtimalde yanında olmak istiyorum bazen olamayınca ikimiz de alınıyoruz ilgi eksikliğinden ama o daha çok hakediyor, neden mi çünkü ben daha fazlasını vermeye hazırım, o da hazır.........kesin bunu okuduğunda itiraz edecek.......o yüzden diyim peşin peşin.

ben de yine rahatlayıp sonra sıradanlaştırdığım günler yaşıyorum. evet tek derdim 2. sınıfa geçmekti iki üç aydır. bi aksilik olmazsa geçtim gibi görünüyor ama eee bundan sonra ne var oluyorum şimdi de. o kadar küçük hedefler koyuyorum ki ulaşınca hissettirmiyor kendini.
her şey yolunda. çoğu şey yolunda. bir şeyler yolunda. asla yetinemem ki zaten. whatS tHe pOint of everytHing. h'leri büyük yazınca scHoolboy q gibi hissediyorum güzel bi his alara tilki gibi hissetmekten iyidir. diiil mi. bu arada alara tilkiye düşmeyen var mı? 7/24 dinliyo herkes. ben de içimden dinliyorum ayıp olmasın diye. heh.....he......

4 Ağustos 2017 Cuma

kuş kadar hafif ama hala endişeliyim

biggest issue solved cc ile de olsa anatomiden geçtim leEEEnn..... bir yıl boyu rafa kaldırmadığım kilolarca ağır kitaplarım rafa kalktı. çantam o kadar hafifti ki dün...inanamadım. ohhhhh. içim ferah ama tam değil. daha var büt büt biter mi allasen? bi de ehliyet sınavı var dandikist bi şey ama hiç bilmeyince iki artı iki bile zor gelir insana throw back to ilkokul. sıfırı yanlış çiziyorum diye azarlamıştı bi kere tahtada hocam ben sana böyle mi gösterdim diye, sağdan mı başlıcakmışım soldan mı bi şey. ters yapmışım işte. ulan insan sıfırı ters yazar mı ya da insan buna takar mı? nebliim. memories never die ilkokul hocamı liseden beri arayacağım bakalım. bi türlü fırsat olmadı.........en son rüyamda gördüm hocam neden aramadığımı açıklayabilirim derken adam asansöre biniyo defol hedo der gibi de kapatıyo kapıyı düğmeye abanıyo. canım hocam yine de seviyorum seni arayamasam da. uzun zaman görüşmeyince arayamama anksiyetesi var bende. ne konuşcem dilim lâl olur gibi falan geliyo. offf yine gerildim. sakİn.
/
avrupa yakası izledim bugün çok mutluyum ders çalışırken aklıma gelen sınavlardan sonra yaparım dediğim şeylerden biriydi diğerlerini tam hatırlamıyorum o kadar çok şey yapmak istiyodum şimdi iki gündür free time kavramım çıktı yine, ama hiçbi şey yapmamaktan boynuma ve başıma ağrı girdi. kerahatte uyumaktan da olabilir tabi. okul da 11 eylülde mi ne açılıyomuş düşünsene sıfır tatil bi de direksiyon derslerim var. offofffff.....burda oflamamam lazım bari burda oflama.
yeni bi şey yok ama tyler'ın gay-biseksüel ya da öyle bi şey olduğunu araştırmamdan sonra yeni bi müzik hareketi olmadı. big homi bi tane daha görev vermişti frank'in loiter squadlarda oynadığına mı ne bakıcaktım. bakamadım homi affet. homi burayı bilmiyo ki okumuyo.
ifşalamak istiyorum kendimi. ifşa bile değil. isteyen herkes ulaşır ne var canım. about me diye bi sitede vardı linki. hedo kim ne yapsın seni ulan. bak işine. ////kendim okuyorum bi tek. ya şa sın...........</3

+++++
dün atomic blonde'a gittik. yalan yok sadece fragmanı izleyip konusu hakkında bi bilgimiz olmadan gittik sadece dövüşen erkek tekmeleyen kadınları sevdiğimiz için, kill bill'e falan benzettik işte. olay almanyanın doğu batı diye ayrıldığı yılların sonuna doğru sovyetlerde ve amerikadaki ajanların işlediği suçların olduğu bi listeyle alakalı ve kgb fbi falan da bu listenin peşinde. liste bir saatin içinde gizli bu ajanlar da saate ulaşmak için birbirini hırpalıyo felen. yamuluyorsam düzeltin. buraya kadar her şey iyiydi yani fikir anlaşıldı en azından ama sonunda iki kere üst üste şok olduk tam dedik enee öyle değil böyleymiş, böyle fikrine alıştık iki dk geçti geçmedi enee böyle değil öyleymişe geri döndük. sonunda zaten mindfuck'tık. ya baya bi eleştiri falan okuycam ya da internete düşünce tekrar izlicem. james mcavoy ve charlize theron alakasız gelmişti ama garip bi şekilde uydular sonradan. komikli ve aşklı yanları da vardı. fransız kıza yazık oldu gerçi biraz bitch çıktı ama öleceğini anlayınca percival'ın ifşa fotolarını bizim kadına verdi. hedo rated this movie 9/10 çünkü neden olmasın kırmızı mor mavi ışıkların hastasıyızZzzzzzzzz

29 Temmuz 2017 Cumartesi

baby teeth till the grave

*her güne bir sago liriği*
benim yumruklarımın içi boş korkma yakmaz canını 
*her güne bir sago liriği*

kötü yaşlanma ve iyi yaşlanma diye bişey var insan yaşlanınca aynaya baktığında ulan bu kadar buruşmadan da yaşlanabilirdim yaşıtlarımdan iyi durumda olanlar da var büzüşmemi boyu kısalmamış insanlar nasıl yaptılarsa ben de yapabilirdim
ve kafasını taşlara vurur
taşlardan kafasını kaldırdığında kanının bile pörsümüş ve kokmuş bir şekil aldığını görür
insanın kendini dinç tutması kendi elinde olan bi şey devrim yapıp yaşlanmayabiliriz

kasabian sevgim neden bu kadar arttı aslında dinlerken şarkılara tahammül edemiyorum ama dinleme fikri güxel geliyo "kasabian tribi" sözlüğe eklendi
hedo sözlüğüne



15 Temmuz 2017 Cumartesi

breaking news ve bazı serin hikayeler

hayatımdaki en önemli olayı tahmin edersiniz heralde. 4ün 3ünden büte kaldım. hep sınır hep bi adam kayırma. tahmin et kim kayrılmayanlardan? heeedoooo. diyecek lafım kalmadı. çalışıyoruz işte. ucundan kıyısından kıçından bi yerinden geçeceğiz yapacak bi şey yok. adaletin olmadığı yerde adalet diye ağlayıp durmayacağım tabi kii.

siyah diş macunu gibi bi şeyle diş fırçalayıp diş beyazlatıyorlar inanmadım tabi kii ama denemek isterim. internette satılan temizlik ve bakım ürünlerine zerrre güvenim olmadığı için asla deneyemeyeceğim. kanser manser maazallah. genetikten de kaldım zaten. kanser genetik. genetik mutasyon. mutasyon mutant mutant cemiyet. her yolun sonu cemiyettttt. bize her sevdadan geriye kalan ankara ama ona laf yok.
.
serin bir şeyler söyleyeyim geçen gün ehliyet için biyometrik fotoğraf çektirmeye gidiyordum. her zaman gittiğim fotoğrafçının pasajının kapısında iki tane broşürcü çocuk duruyodu bi tanesi pardon abla (benden büyük old barizdi) mona lisa güzellik salonuna mı geldin acaba dedi yok dedim fotoğrafçıya. dedi bana bi iyilik yapar mısın, normalde hiç muhattap olmam bi şeyler satmaya çalışanlarla çocuk samimi geldi e peki dedim, 3. kata çıkıp broşürdeki full cild bakımı hakkında soru sorARsan ben 5 lira kazanıcam iki tane şey sorarsan 10 lira kazanıcam dedi. euheuehe diye gülüp tamam dedim. çıktık yukarı girdik oturdum bi odaya kadın geldi, evet ne istiyosunuz dedi ehhhüm ben genel bilgi alabilir miyim dedim NASIL GENEL BİLGİ bi sürü şey yapıyoruz spesifik sor dedi, kem küm edip cild bıkımı o zımın dedim, baktı yüzüme hmumm burnunda siyah nokta var biraz da gözeneklerin açılmış dedi.e dedim bu mu cild bakımı yapmış mı oldun şimdi. yok dedi onlar gidicek yapınca. hmumm it makes sense bruh dedim. demedim tabi kadın daha bi sürü şey konuştu dinlemedim. aklımda bebeye 5 lira vermeleri için yeterli şeyi yaptım mı diye düşünüyorum. 10 liralık olsun diye lazer ağda mağda da sordum. çıkarken kadın numaramı aldı..... niye ki dedim bi şeye kaydetti sandım. yok arkadaş seni getirdi ya o yüzden dedi. heh dedim içimden her gün elli tane sms atar bunlar. hala atmadı tho. çıktım gittim. çocuğu gördüm kazanmış oldun mu şimdi para dedim kazanmammm mı ablaaa dedi. heh dedim içimden sevaba girdik. şimdi buraya yazıyim da iyice kayıt altına alınmış olsun haksız kazanç. puhaha pek serin olmadı. hemen aşağıdan serin breaking newsü okuyabilirsiniz.

ders çalışıyorum diye ablam canım müküm yanar dönerli meyve tabağı hazırladı bugün bana ve içinde çekirdeği çıkarılıp çekirdeğin içindeki bade konulmuş kayısı vardı. heh dedim müküüüü sen insana kayısı yedirtirsin!!!!!

cidden kyaısı ve şeftali gibi tüylülere cringe olduğumu bilmiyosan hiç serinlemedin. yapacak bi şey yok. bir sonraki get to know hedo well köşemize beklerim.

3 Temmuz 2017 Pazartesi

15'

15 dakika boyunca sandalyede oturup dizlerimi izledim
sonra aşağı inip dolapta soğuk bi şeyler bulmak ümidiyle kıvrandım
biri soda koymuş
teşekkürler her şey için
yukarı çıkıp peçeteye sardığım güzel ölü böceğimi açtım
onu seviyorum
yaklaşık bir hafta önce fabrikada bulmuştum
onu mumyalayacağım
ama şimdi değil
şimdi anatomi kitabını açıp 15 dakika da onu izleyeceğim
sonra belki bi bölüm daha bojack izlerim
boynum ağrıyor muscojel duo sürerim
başımın ağrısı geçmedi
ferahlamak için saçımı az kurutmuştum duştan sonra
tamamen kurutmam gerekirmiş
her zaman tamamen kuruturum
38 derecede hasta olduğum için bünyemi de masanın üzerine vurup 15 dakika izlemek istiyorum
tüm sorunlarımdan 15 dakika izleyerek kurtulabilirim diye düşünüyorum
dizlerimle sorunum yok
dizlerimi seviyorum

1 Temmuz 2017 Cumartesi

dalında portakal/popüler olmasın kültür

adsense'den reklam aldım affedin beni n'olursunuz b'oolum. para için değil nasıl bi şey olduğunu merak ediyorum. hayatımda ilk defa bi sözleşme flb flnını okuyarak kabül ettim. işler ciddiymiş. istediğin an feshediyosun falan diyodu o yüzden kalbime s userpildi yine de çok güvenmiyorym. google donuma kadar soymaz inshallah beni.ヽ(`⌒´メ)ノ

8

herhangi yüce bir alt kültür unsuru (alt kültürlerin her türlüsünün hastasıyım9 bir kesim insan tarafından öğreniliyor ve istemeden içi yana yana popüler kültüre göz kırpıyor. alt kültür istemezdi böyle olmasını değil mi//illa alt kültür unsuru olması da gerekmez. bi anda patlayan herkesin kapışarak tükettiği şeyden nefret ediyorum, önceden ne kadar seversem seveyim. o kadar çok çeşitli şeyde oldu ki......ööööeh. bitmez tabi sevilecek şey fakat rezil edilecek suyu çıkarılacak şey de bitmez. en fazla 2-3 ay sonra at bi kenara. asla yüzüne bakma. modaya karşı olmam bu yüzden. bu yüzden yüzüne bakılmayan şeyleri sevmem, ya hiç popüler olmamış ya da çok önceden olup bi köşeye atılmış şeyleri sevmem bu yüzden. uzun lafın kısası every single bebenin old skool giymesini kaldıramıyom. tamam ben de kaymıyorum /inshallah o da olacak/ ama en azından gönül vermişim baş koymuşum. peeeeeki sen?sen ve sen tabi ki.

orange is the new black'in bu sezonu çok sevilmemiş sanırım. sakin kişiliğimden midir yoksa yeni bişey denedikleri için mi bilmiyorum bütün bu isyan felen olaylarını çok sevdim. 
bölümlerce red'in piscatella'nın dosyalarını inceleyip işinden edecek kanıtlar araması floresle birleşip vitamin alarak ayakta kalması, nickyle morellonun millete eczacı gibi davranarak ilaç vermesi, nicky'nin arada morelloya can yakan ciğer pişirten göndermeleri,  doggettla boo'nun kantincilikleri, poussey'in ruhunu teslim ettiği yerde ruh çağırmaları kutsallaştırıp tepsiden sınırlarla başında yas tutmaları..çok hoşuma gitti. poussey en sevdiğim (ex) karakter olduğu için de olabilir bilmiyorum. 
gardiyanları donla bırakarak yetenek yarışması yapmaları, silah kimdeyse gücün onda olması, hala birlik olamayıp ve asıl olaydan sapıp çoğunluğun yönetimden acılı cheetos gibi isteklerde bulunması, nazi-terrörist kavgaları, televizyoncu kadını çarmıha gerip (?) ordan oraya koşuşturtmaları ve nazi skinheadlerin kamufle için türban takması ve helikopterden fotolarının çekilmesi, alex'in isyana karışıp cinayetinin ortaya çıkmaması için inzivaya çekilmesi de canımı sıkan olaylar. 
daha sezonu bitirmedim ballandıra ballandıra izlemeyi seviyorum ama bütün sezon isyanı ele almışlarsa bile yeridir çünkü bu önemli bi konu. sakin sessiz olaysız gibi görünüyo ama bir hapishanede özellikle bir kadın hapishanesinde, başa gelebilecek en delifişek olay isyandır kanımca. kadınlar birleşse ve buralarına kadar gelen düzene tek yumruk olarak cevap verse tadından yenmezdi gerçekten. sakin olmasının nedeni ilk sezon finalindeki chapman-pennsatucky kavgası gibi kanlı SHU'lu bir şeyler olmaması ise eğer, saçmalamayın. bir tane silah var ki bütün bunlara neden olacak kadar büyük bi olay ve yaralanıp felç bırakılan bir gardiyan var. adam saatlerce kanadı, allah belasını verdi. daha ne olsun, her güzel şeyin sonu var sözlerime rest in peace poussey accent à droite diyerek son veriyorum. 

brokoli yiyiciler ve kücük iskender




saat sabahın 2 buçuğu. sabahın 2 buçuğu, benim iki buçuğum, buçuk kalbimin ağrıları. günaydın.

C. Cobain vegan mıydı bilmiyorum, şu an öğrenmek de istemiyordum. veganlığın temeli nedir? zarar vermemek? brokolinin hisleri var mıdır? Ey brokoli yiyiciler! emin olduğunuz tek şey kendi duygularınız. Buna rağmen en çok zarar kendinize. kendi canınızı kendi elinizle yakıyorsunuz, aşk düpedüz mutsuzluk seçimi, mutsuzluğa bilet almak gibi aşık olmak. Curt neden ölmüştü? hayatın anlamsızlığından mı sürüklendi o çukura? işte aşk benim için hayatı anlamlı yapma haliydi, aynı zamanda melankoli. sabahın 2 buçuğuna kadar ağlama krizlerim, kalbimin buçuğuna dolan  glandula lacrimalis suları! C. cobain bence bu noktayı atlamış. kendine zarar vermek.  iyileşeceğini bile bile tüm inatçılığınla geçmişe tutunmak. o geri dönmicek.                                                                                      geri dönmicek, dönse de ben istemem artık.

aptal ve güçsüz hissediyorum, daha doğrusu içimdeki aptal ve güçsüz parçam büyüyor.


ben bu gece kelimelerin nasıl dilsiz kaldığını, ne söylersem söyleyeyim yersiz olacağını ve nasıl anlatırsam anlatayım anlaşılmayacağımı gördüm. sustum. karşı taraf hep suskun. seven insan susmazdı.

bir insan, bir insanı sıkamaz
bir insan canı isterse sıkılır
hacimler açarım sana içimde
dolman için
oraya akman için
hacimler açarsın bana
çağlayarak gelirim

bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin
lekesiz bir yalnızlık
lekelenmeye müsait bir yalnızlık
tedirginliğini buna bağlıyorum
pişmansın
kapıp koyverememediğine


elinde olsa avaz avaz bağırıcaksın
NEYİM BEN diye
haykırıcaksın
olmuyor tabi
olmuyor
.
.
beni anladığın günler gelicek
beni de görüceksin
benimle tamamlanıcak bir şeye benziyorsun çünki
.
.
birinin peşindeyim ben
yanındayken huzurlu uyuduğum
mutlu uyandığım birinin
onu arıyorum
göğe her baktığımda

parmaklarımdan aktı gitti şiir
küçük iskendere selam olsun

28 Haziran 2017 Çarşamba

kalbime elleyecekti güya

demiştim elle. ellemene izin olan tek yer kalbim. en saf, pür-i pak duygularım içinde küspitlerin bilirsin anatomiyi bu yüzden severim. içimdekini bana öğrettiği için, duygularımı sakladığım kasaları bana gösterdiği için, normalden küçük humeruslar moralini bozabilir, bunu da sana anatomi öğretir hüznü yani.

ortak noktalarımız arttıkça endişem de artıyor/////saçma bilirsin////yine de artıyor/////yapma hedo. kendine gel. ya da gelme akışına bırak. bıraktın bir kere. ellemedi kalbine////biliyorsun o beceremeyecekti zaten. onun sadece vücudu vardı içi boş////duygudur kemiği besleyen nutricium////duygu olmadıkça silikondansın////it's ok to eat fish*coz they dont have any feelings? demiş kurt c. peki soruyorum sevgili hedoseverler; kurt c. vegan mıdır değil midir? realist veganizm? is this a thing? hadi beni aydınlat. sen sen ve sen tabii.

27 Haziran 2017 Salı

bütün sokak köpekleri, ezhel ve duygularıma ithafen

bi randa mahzunlaşıyorum bir anda şeytanlaşıyorum. hiç belli olmuyor değil mi ne zaman geleceği; bilsem durdururdum/bilsem kurtulurdum. yoğunlaşmayan bir insan olmak isterdim. 
7
ilim yayma cemiyetimize hoşgeldin sağdan döndürüyoruz ilimi
7                           /
köpek var bir tane fabrikada duran, bekçi gibi ama aslında bebiş bir golden, 6 yıldır falan bakıyoruz. birisi amcama hediye etmiş. oynamayı koşmayı ve sahiplerini çok sever. çok sık görmememe rağmen ben geldiğimde bile bayram eder. zaten bilirdim köpeklerin sahip sevgisini. gölge de çok sevmiş, o kadar sevmiş ki dedem öldüğü gün kaçmış fabrikadan. nereye gittiğini bilmeden gitmiş dedem gittiğinden. peşinden gitmiş belki de¿? 1 yıl boyunca bulan kişiler bakmış, sonra ordan da kaçmış. bir köye gitmiş. fabrikadaki işçiler şans eseri rastlamışlar ve geri getirmişler gölgeyi, gölge gelmiş gelmesine ama dedem hala yokmuş. gölge hep eksik hissetmiş. gölgelerde uyuklarken düşünmüş sahibini. 
7
yerde bir böcek buldum ölmüş. diri gibi duruyor. 6 tane bacağı, perfectly perfect bir kabuğu var. tüyleri de yerinde duruyor. onu balmumuyla kaplayıp dondurabilirim. bugün k-ır çiçekleri de topladım onlara da aynı muameleyi göstereceğim. gelincik toplayamadım çünkü yoktu!!!!
 7                                               /
nolur la nolur
la soğu benden
7
hayatımdaki iyi ve kötü şeyler dengede şuan, o yüzden duygularım da dengeli. ben kendime boş macera ararım, bu durumlarda arıyorum. drama olmadan yaşayamıyorum fucccc
7
kep atıp deüil bebeüim taş atıp eüil
7
ezheli çok seviyorum pek tabii aga b'yi de. türkçe rapi silkeleyip kendine getiren insanlardan ikisi/ yeni şeyler de deniyorlar auto-tune gibi. nefret ediciler nefret eder* eden olmuş gördüm. neden yaptığı şeyi alkışlamak, denemeye cesaret ettikleri için helel len demek yerine amerikan rapine özeniyonuz aq diyorsunuz. dünyada %100 özgün ne var ki? merak edip onlardan alıyorsA zaten piyasayı çok iyi takip ediyordur bu da işindeki ciddiyet ve emeği gösterir. bu angara bebeleri kendilerine göre yoğuruyo harmanlıyor zaten bu tarz şeyleri. çok da iyiler seviye olarak. üstüme düşmeyerek bunları söyleyebilirim sonuçta yaşım kadar hiphop dinlemişliğim var. eypioya da ufaktan göz kırpayım mangal ciğerli abim. seviyom la! 
sağcı solcu deüil önce insan ölür diyen biri nasıl kötü olabilir? ya da ne çinçin ne harlem tüm dünya mahallem diyen birine barış istemiyorsun nasıl denilir? utan! 
7
.............diyorum............................... kağıda ........geçmiş ......//////olsun. 

*haters gonna hate


23 Haziran 2017 Cuma


   Bizi biz kendimiz üzdük ve sifonu çektiler demiş şair. İyi, güzel de ben kendimi üzmek istemedim, istemiyorum.






8 YAŞINDAYSANIZ VE SİZİ SEVEN BİR HEDO VARSA HAYAT GERÇEKTEN ÇOK ZOR


ben çok yaralıyım. sorun bu mu? sorun benim sorunlar bulmam. sonra  hatırlamakta zorlandığım sorunlar hem de. yani gerçekten var olmayan, uydurulmuş sorunlar. ben dogu yu seviyor muyum? yoksa yalnızlıktan korktuğum için, (ki bilirsiniz çok korkarım) onunla birlikte olmayı seçen iki yüzlü kendini bile kandırmış bencil şımarık biri miyim? evet ben yalnızlıktan çok korkarım. ardı ardına kesilmeyen sevgililerim, belki de bu yüzden. yalnızım ve hep yalnızdım, böyle de kalacağım. her insan gibi, çoğu insan gibi. bundan kaçamam. ama hayatımda biri olursa her şey daha kolay olur sanıyorum ve her seferinde daha zor oluyor. ben bu ilişki işinde kötüyüm. hesapsız ve bencilim. bütün adımları onun atmasını bekliyorum. bana sarılmasını ve bırakmamasını istiyorum, ben bunalırsam bırakayım.
 özür dilerim  sevgilim
düşündüğüm kadar dengeli bir insan değilmişim
kendimi bilmiyorum kendime güvenmiyorum
özür dilerim

göründüğümden çok daha zayıfım. yeni insanlar tanıdığımda kendimi güçlü göstermeye çalışıyorum. güçlü, özgür, kimseye muhtaç olmayan. sonra o kişiye bağlıyorum kendimi, mutluluğumu, yaşamımın devamını, resmen sahtekarlık.

ben anlarım seni



sen anlarsın beni diyebilmek ne güzel birine. anlayın o birini. kolay bulunmaz


gel biz seninle Mevlana ve Şems olalım. Belki biz eremeyiz onlar gibi. Hoş onların da ortak yazdığı bir blogları yoktu. Ya da doğum gününde Mevlana Şems'e anı defteri tutmamıştır. Bence denk olduk şimdi. 

ne olursan ol yine gel
gelirken bana çiçek kopardıysan 
hiç gitme

kalbin zamanı varmış





Kelimelerin büyüsüne inanıyorum. Şiirin yaralayıcı gücüne, iyileştirici gücüne...

Yıllarca tartışılmış ya hani. Sanat, sanat içindir; toplum içindir. Ne o, ne o. 

Şiir ruh içindir. Ruhtan çıkar, beden tanımaz. Ruha girer. Ruhtur şiir, etli kemikli, kanlı canlı ruhtur hem de.  Kalp ağrısıdır da, can yoldaşıdır da...
Çok mu anlam yükledim yine? Tamam son bu. Şiir dengedir. Kelimelerle görülmeyen dengeler yaratmaktır. Ya da basit makinedir. Hani şu fizik dersinde görülen var ya, ta kendisi. Az kuvvet uygulayarak çok enerji yaratmaktır. İşte bu yüzden kelimelerin birlikteliğinden doğan güzellik tokat etkisi yaratır.

Kalbimin çürüğü geçti, omzumdaki burda demiyo
Kalbin zamanı varmış

Kedileri, köpekleri, kızı için peçete satan anneleri, anneleri, hastane koridorunda yere bakanları yalnız bırakanları, ara sıra onu, onları... acı, sarı ve uykulu geçiyo zaman. Arada, ara sıra omuzlarımı hatırlatıyosun, iki uyku arasında, dur biraz. sen hiç güçlü omuza lara bu kadar yakından baktın mı? dur biraz

Bu bölük pörçük alıntıladığım şiirin şaairini bana sevdiren Hedo üstadıma teşekkürü borç bilirim.
Geçti kalbimdeki ağrı, yine. İçime kapandım biraz. Biraz değil, baya. Evden çıkmıyorum. Pencere pervazına oturup sigara içiyorum. Hoşuma gidiyor mu, içmek değil belki ama içmenin yarattığı büyü. Bu da geçici merak etme. Sigara rol gereği hayatımda. Hepimiz rol üstleniyoruz.
 Aslında her insanın nasıl benzediğini fark ediyorum. Aynı acıları çekip kendimizi nasıl eşsiz sandığımızı fark ediyorum. Hem eşsiz olduğumuza hem de aynı bütünün benzer parçaları olduğumuza inanıyorum.  Hem merkezde olduğumuza hem de koca evrende koca bir hiç olduğumuza... Hiçliğin merkezinden Nasa'ya bir selam gönderiyorum. Hayat var burada da.



17 Haziran 2017 Cumartesi

varolun

az önce yazdığım bir şeyi betüle okudum, yanlış anlama yazmak benim için bir meslek değil, sessizdi oda okumaya başlayınca şaşırıp bir kaç saniyeliğine bana döndü. sonra telefonuna baktı tekrar. okuduğum şey bittiğinde dinledin mi diye sordum. nıçkk dedi. biraz zaman geçti neden dinlemedin diye sordum. başka bir şeyle uğraşıyordum dedi (muhtemelen instagram keşfetinden foto bakıyordu). okuduğum şey başkaları için güzel şeyler dilemek ve elindekilere şükretmekle ilgili olan burdaki bir blog yazımdı okumuşsundur belki. değinmeye çalıştığım şu, buraya yazmamın sebebi bu. yanımda duran insan ona sesli bi şekilde gelmeme rağmen beni görmüyor. bunun yanında buraya bir lakırdı fırlatıyorum ve kim olduğunu bilmediğim ama kontrol panelinde gördüğüm kadarıyla varolduğundan haberdar olduğum birkaç güzel insan bunu okuyor. onlar için bir şey ifade etmesi, benim yazımla dünyayı kurtarmam gerekmez, sadece okuyorlar. sadece benim sesimi duyuyorlar. bu çok güzel ve özel bi şey. internet deyip geçtiğimiz şeyi hep kötüye yorsak da e kaka desek de bence güzel şeylere imza atıyoruz. seviyorum ben nebllim. hadi öptüm.

15 Haziran 2017 Perşembe

tuttum süreyi tam 14 saniye nefesi

şimdi herkes istediği bir şey için bir adım atsın. hadi aynı anda ben kaldırdım bile ayağımı
hatta adım atmak yetmez herkes yürüsün yürüsün sonra su birikintisinden atlar gibi eski pörsümüş tercihlerinin üzerine şlaks diye atlasın. yönünü bulsun. artık herkes harekete geçsin. 
çok zaman kaybettik çoku zaman,
sen anlarsın beni. 

48:13 kısa süreli bellek

işten çıkmıştır gece 3'de sabah olmadan
otobüs bekliyodur
otobüs gelmez
taksiye biner, kazandığı 65 liranın 20 lirasını verir taksiciye
eve gider üzerindekileri çıkarır
kısa bir şortu vardır onu giyer
son sigarasını yakar ama uykusu kaçmıştır çoktan
belki aklına gelirim
o da ben napıyorum onu düşünür
uyuduğumu varsayar, uyumuyorum
aklından giderim
su içer
uyur
5:00

2 Haziran 2017 Cuma

hedoyla aç kalbinigöster kendiniköşesi

cemiyette pişmek önemlidir tekrar ediyorum pişememek de bi o kadar önemlidir. kimin yanında piştiğin, cemiyetinin makus talihi, senin mukus tarihin, cemiyetinin sosu senin kuru kuru gitmeyişin.
susuyorum acıkmaktan ziyade. susuyorum ama susturmuyorum kendimi, ben yazmazsam nasıl soğuyacak içim, sana sana ve onlara karşı. tekrar ediyorum, sana-sana ve onlara.

bloguma çiçek açtı, farketmişsindir o benden çok daha iyidir, hangi yönde söylemem; sen farketmişsindir. nasıl yakışmış buraya farketmişsindir, kalbime yakıştığı gibi. o yazar ben okurum o söyler ben dinlerim ben söylerim o dinler birbirimize şiirler okuruz çünkü biz bunu bir marifet biliriz bunu farkedemezsin sen.

hedoyla anı saati koysaydık purograma, bana küçükken dönek demelerini anlatmak isterim aslında dönek olmadığımı en azından asla kabül etmeyeceğimi, orta halli bir dünyalının doğduğundan beri bir takımı vardır değil mi genelde futbol sokak kültürüne mi ışık yakmışız anladığımız tek spor bu muymuş bilmem genelde futbol işte, babam galatasaraylı hoş, üniversitede girdiği iddaa sonucu beşiktaştan kaymış cimboma (döneklik genlerde mi dersin) içinde hep bi beşiktaş özlemi, çarşı ulan. ben de ömrümün ilk anarşisine bununla hayat vermişim (o zamanlar mücadeleci ve özgürlükçü olduğum çok kıyak zamanlar) babam bizi galatasaraylı yapmış, iyi güzel 7 yaşına kadar, aklımın ermeye başlamasıyla neden bu takım işi saltanatla yürüsün ki ben kendi takımımı seçerim ule dediğimi hala hatırlıyorum ne o şaşırdın? süper lig finalleri 2005, o zamanlar ilk olarak gsden fbye geçmişim, çünkü anarşi ya eski takımıma düşman takımı tutmalıyım ilkin....işte o gün fener bi takımla cimbom bi takımla maç yapacak kazanan şampiyon olacak falan ayaa, ikisi de kaybetti çocuk kalbim doğru hatırlıyorsa kaybetmese de bi şekilde iki takım da düştü gözümden. dedim ulan nerde 3. büyük? ben bundan sonra çarşılıyım!!! o gün bugün çarşılıyım. 3 büyükten nasibini almış çiçeği burnunda maçları asla takip etmeyen bir çarşılıyım, mesela geçen biz şampiyon oluncA haberde altta kayanyazıda gördüydüm. anlarsın ya umrumda değil morukkk anarkkkkiiii
bjk kalbimde büyük yerde. ama şu sıralar da kendi şehrinin takımını tutmayı sorguluyorum ve alternatif takımım gençler tabi ki amirimden aldık eli, ezhel faktörü de var. kendi yörene fanatik ol hiç değilse parodi bol ve kırmızı kara burası ankara. işte. önemli olan sevmek destek vermek, yeri gelince hakedince ankaragücüne de yürüyün len yiğitlerim diyorum.
önemli olan dürüst ve masum holiganlık^^

27 Mayıs 2017 Cumartesi

kolay değildir



Belki de her satır kafeste kalmalı. Kalmazsa yıkar döker, acıtır, kanatır. Söz bu, gelmeden belli olmaz yükü. Neden böyle karamsar başladım yazıya? Melankolik olmak hoşuma gidiyor elbet ama bazen de beni huzursuz eden mutsuzluklarım oluyor, her insan gibi. Ve bu sıkıntıların her insanda var olduğunu bildiğimden bunlarla siz okuyucu kitlemi (bkz: hedo) sıkmak istemiyorum.


Alternatif karşılaşmalar. Her hikaye böyle mi başlar? Biri gider ve alternatif başka biri şans eseri karşınıza çıkar. Sonra kendinizi inandırmakta hiç zorlanmazsınız yeni gelenin özel olduğuna, öncekilerden farklı olduğuna. Aslında fark etmiyor aynı olsa da farklı olsa da siz aynı kişi oldukça. Burada illa değişin, olmadığınız biri olun demiyorum size. Aslında ne yapmak gerektiğini ben de bilmiyorum. Hem köşeye sıkışmış hissediyorum hem de yalnız. İlk başlarda ondaki çocuksuluk hoşuma gitmişti, henüz geçiş aşamasında olduğum yetişkin dünyasından alıp çocuk bedenime döndürmüştü beni. Ama şimdi fazla umursamaz ve şımarık geliyor. Oturup büyük sohbetler etmek istiyorum ama ağzımdan kelime çıkmıyor. Kelimelerim kafeste. Uslan artık deli gönül, bak gelip geçiyor ömür. Hayır bir sıkıntımız yok, gerçekten, demek istiyorum ama elle tutulmayan, gözle görülmeyen sıkıntılar hissediyorum. İşte beni huzursuz eden mutsuzluğum bu. Gerçek bir ilişkimiz yok belki de. Onu seviyorum ama onun hayatının içinde onu sevmekten yoruluyorum. Ortak bir hayat isterdim hep. Her şeyde ortada buluşmak.  Benim isteklerimi, olduğum kişiyi, yaşadığım hayatı görmüyor. Sarılmıyor öyle sıkı sıkı. Kolay değil bir insan tanımak. Hiç kolay değil sevdiğini tanımak.

26 Mayıs 2017 Cuma

belki birileri bir yerlerde onun da ilacını bulur



Oturup dinlesen beni.. Neler anlatırım inan bilmiyorum. Ama anlatırım, seve seve. Gözlerindeki heyecanı gördükçe birikir cümlelerim. Önce sıradan hayatımı anlatarak başlarım, ortalama bir insanın ortalama hayatını. Bu insanın sevgisini, korkusunu.. Sonra yolda gördüğüm çocukların yüzünde aradığım umudu; çocuklarımı, umutlarımı. Sen benim çocukluk yüzümü hayal edersin. Hiç görmediğin kadar temiz yüzümü. Henüz kaybolmamış ya da henüz gideceği yere doğru yola çıkmamış yüzümü. 
Ben yürümeyi severim, bundan bahsederim sana. Bilirsin ki yürümek derin mevzu. Arabalar, uçaklar bu derinliği bozar. Yürürken ayakların yola temas eder bir kere. Sen yolda yürürsün ama yol da sende yürür. Ve yine bilirsin, insan en güzel fikirleri hep uzun yollar yürürken edinir. 
Ruh bütünleşmesi! derim sessizlik anında. Bakarsın yüzüme, Sahi, derim sana. Hiç bütünleşir mi insan? Bütünleşir. Hem de dünyanın en güçlü Japon yapıştırıcısıyla yapıştırmış gibi. O kadar bütünleşir ki yakında tekrar parçalara ayrılacağını hatta eskisinden de paramparça kalacağını bir türlü aklına getiremez. İşte ruh bütünleşmesi budur. Anlık ve çarpıcı. Meşhur içimizdeki boşluğu doldurur ve sonra doldurduğundan da fazlasını alıp çekip gider. İşte böyle böyle azalırız. Azalalım dersin. Belki birileri bir yerde onun da ilacını bulur.

25 Mayıs 2017 Perşembe

serzenişim sergüzeşt

kafamda çok fazla ses var bilirsin. bu klavyeye alışamadım bilirsin. günleri sayıyorum çünkü her şey önceden planlandığı gibi gerçekleşiyor. 4-1 yanım kural. içim dışım yasama yürütme yargı. tekrar seviyorum. bu sefer daha çok korkuyorum ama buna rağmen daha çok umudum var. üzülmemeye umudum var. anlaşılmaya umudum var. farklılıkları elimizin tersiyle itip bulduğum en küçük ortak su birikintisinde zıplamaktan yorgun düşmüş hala oynamaya doyamamış çocuklar olmaya umudum var. bana gelir misin? ben sana gelir miyim? ya da boşver, ortada buluşalım. 
belki kötü huyum şudur herkese her şeye varım, her zaman bütün kalbimi açarım, yine açacağım biliyorum dedim ya huy, eeee, ne olur bu sefer bilmem. bunu düşünmek istemem. 

tabularım var, beni herkesten farklı kıldığına inandığım tabular değil, ama bana özel o tabular anlarsın ya, beni engelleyen ama olmazsa yaşayamayacağımı düşündüğüm tabular. bakar mısın şu özelliğe. bana özel onlar atsam atamam satsam kim alır ulan. neyse işte bu tabular, bazen deli gibi sorguladığım ama sorgularken bile beni sorgulamaktan alıkoyan meretler. üstü kapalı konuşmak istemiyorum, ama her şeyi de açık açık yazamam. internet bu türlü türlü hali var......hem sonra dünyanın toz hali olmanın ne anlamı kalır? cemiyette pişmenin?

cemiyet demişken, bu konuda sıkıntım var, kendimi pişiremiyorum, pişirsem de sunamıyorum insanlara. anladın mı, özgüvensizlik diyemem, korku diyemem. istemiyor bir yanım, bir yanım çırpınıyor be kadın. kendime o kadar güzel sunduğum bu pişmiş ben, beni çok da tanımayan insanlara gelince çipçiğ kalıyor damağa yapışıyor. asıl sorun burdan kaynaklanıyor beni tanımayan insanlara sunmam gerekmesinin nedeni kendimi tanıtmaya olanak vermemem. bilmesinler beni, herkesle mesafe olsun aramda, kolay güvenmeyeyim. sanki hayatın sillesini yemişim bu yaşta. ne tripler yav.... engel olamıyorum ama ne yapmak gerek! bilmiyorum! bunu okuyorsan bana yardım et. bana el ver. beni duy ulan. yardım yalvarıyor bu zavallı kulunuz. şaka, şaka. bu kadar gururluyum işte yardım yalvarmıyorum. sen söyle, ben alacağımı alırım. buna da engel olamam kafamın dikine hipotenüsüne giderim. matematik neydi lan? valla unuttum.............................malum çirkeflik kısır.

13 Mayıs 2017 Cumartesi

bu bir döngü ve şaka değil

i.
bir anda gidiyorsun haber vermene bile imkan verilmeden.
anliyorum tabi anlamayacak degilim gittigini ama o klise gibi gorunen gorusuruz, simdi cikmam lazim... etc. lafi gerekiyor bazen.
emin olmak icin, gorusuruz dediginde tekrar gorusecegimizi bilmek icin gerekiyor. 
ben mi zorluyorum kendimi mutsuzluga itmek icin yoksa bunu yasamam mi gerekiyor her seferinde?
bu sefer elimizde olmayan zorluklar var ulasacagin hedefe giden o kadar guzel zorluklar,
bunu bilmeme ragmen hani zorlugun da gececegini, kendimizi tutabilirsek bu sefer,
zaaflarimizdan uzak tutabilirsek kendimizi.
bu sefer basaracagiz gibi bu sefer farkli olacak gibi, gggggibi. 
sen tamamlanmamis romanimsin benim, bitirmeye de kiyamam sonunu baglayamam,
dursun bi kosede de diyemem durmazsin, unutulur yazilmis seyler bile. bazen yazi bile "ucar" tutamazsin.
ucacagi varsa herkes ucar, ucuyorsun, geri geliyorsun, tekrar ucuyorsun,
bir gun gelmezsen ben her kusun kanadini kontrol ederim tepemde ucan, belki senden bir parca getirmislerdir diye.
belki senin izini suren bir seyler vardir uzerlerinde diye.

dedim ya her sey normal tikirinda gitse bile ben kendime hüzün ararim, hüzün kevasesiyim dedim ya sana.
ne gerek var suan bunlari dusunmeme? ovarial siklusumun ostrojen pick yapan evresinde miyim
yoksa cektigim deli ozlem mi bunlari dusundurtecek kadar paranoyaklastiriyor beni?
bilmiyorum.
yanibasimda olsan da kurarim kafamdan bir seyler ona inanirim seni suclarim ya da yine ona inanip seni yuceltirim. 
karsimda seni oynamiyorum, senin kafamdaki yansimani oynuyorum, sen degilsin burda ozne de nesne de.
ben senin kiligina girmis dusuncelerimle bas ediyorum,
cok sacma farkindayim ama iste bu benim drama queen, acilarin kadini, yasli cocuk.
bu huyumdan vazgecmiyorum bir turlu, her seyi kotuye yorma her zaman worst case senaryoyu kurgulama huyumdan,
birakamiyorum. neden? neden? cevabim yok ki? olsa birakirdim.
cok cok cok
cok oluyorum artik kendime bile. kafamin icine bile cok oluyorum hesap veremiyorjm,
basini sisiriyorum basimin, kendimi tirnakliyorum kendi tirnaklanmis derimin tirnak izlerini izliyorum.
 kollarimi kasiyarak kanatiyorum dis etlerime kalemler sapliyorum. ben deliyim.
ben akilli gibi davranilmaya itilmis deli olmaya memleket ozlemi duyan bir deliyim.
ben gercekten iyi degilim.

​ii.



en cok seyden kaynaklaniyo sanirim ozlediginde
ya da her yerde gormeye basladigin sacma sanrilar gecirdiginde
her seyi ona baglamaya calisiyosun biri sari tisort giyiyor onun sari tisortune benzetiyorsun
aslinda siradan bir sari tisort
ve milyonlarca tisort var dunyada, hicbiri de birbirinin aynisi degil.
anladin mi demek istediimi??
bunla da sinirli degil;
derse gelen hocanin slayt degistirmek icin bilgisayarin basina oturttugu asistanini sirf dudaklari kalin diye ona benzetiyorsun,
hayir bir parca hicbir seyi belirlemez aslinda.
tam bir insana benzetmek icin yeterli degildir asla.


bilmiyorum. o kadar ozlemedim aslinda. kendimi kesmiyorum yani,
derecesi bu olmak zorunda degil tabi ki....bilmiyorum dedim ya.

iii.


sen cok kotu birisin

seni kotu yapan ne biliyor musun?
susturucularin
silahin agzina takilmis gibi kendi agzina takilan susturucularin
maruz kaldiklarin altinda ezilmen
boyun egmen
sen cok kotu birisin cunku kotu olmak istiyorsun
her zaman kendine bir hedef koyuyorsun
ulastigin anda gozunde paramparca bir arpacik
kimseyi sevemiyorsun
kendinden ötürü

iv.

icimde bir tunel actin ama bu tunelin de sonu yaptigin her is gibi bir yere varmiyor.
varolusun anlamsiz, dunyaya yararsiz
sadece kendin icin varsin, kendini kendine bagislamissin
cok cirkinsin, egoistliginle ovunecek kAdar cirkinsin
neden hayatima girip tam olan beni yarim biraktin
senden once guzeldim mutluydum

v.

ben seninle dunyanin en mutlu insani degilim
en asik insaniyim
umarim artik o da olmam
vi.


it's like forgetting your favorite song.