27 Mayıs 2017 Cumartesi

kolay değildir



Belki de her satır kafeste kalmalı. Kalmazsa yıkar döker, acıtır, kanatır. Söz bu, gelmeden belli olmaz yükü. Neden böyle karamsar başladım yazıya? Melankolik olmak hoşuma gidiyor elbet ama bazen de beni huzursuz eden mutsuzluklarım oluyor, her insan gibi. Ve bu sıkıntıların her insanda var olduğunu bildiğimden bunlarla siz okuyucu kitlemi (bkz: hedo) sıkmak istemiyorum.


Alternatif karşılaşmalar. Her hikaye böyle mi başlar? Biri gider ve alternatif başka biri şans eseri karşınıza çıkar. Sonra kendinizi inandırmakta hiç zorlanmazsınız yeni gelenin özel olduğuna, öncekilerden farklı olduğuna. Aslında fark etmiyor aynı olsa da farklı olsa da siz aynı kişi oldukça. Burada illa değişin, olmadığınız biri olun demiyorum size. Aslında ne yapmak gerektiğini ben de bilmiyorum. Hem köşeye sıkışmış hissediyorum hem de yalnız. İlk başlarda ondaki çocuksuluk hoşuma gitmişti, henüz geçiş aşamasında olduğum yetişkin dünyasından alıp çocuk bedenime döndürmüştü beni. Ama şimdi fazla umursamaz ve şımarık geliyor. Oturup büyük sohbetler etmek istiyorum ama ağzımdan kelime çıkmıyor. Kelimelerim kafeste. Uslan artık deli gönül, bak gelip geçiyor ömür. Hayır bir sıkıntımız yok, gerçekten, demek istiyorum ama elle tutulmayan, gözle görülmeyen sıkıntılar hissediyorum. İşte beni huzursuz eden mutsuzluğum bu. Gerçek bir ilişkimiz yok belki de. Onu seviyorum ama onun hayatının içinde onu sevmekten yoruluyorum. Ortak bir hayat isterdim hep. Her şeyde ortada buluşmak.  Benim isteklerimi, olduğum kişiyi, yaşadığım hayatı görmüyor. Sarılmıyor öyle sıkı sıkı. Kolay değil bir insan tanımak. Hiç kolay değil sevdiğini tanımak.