buna alışma durumumu sorguluyorum. uzun zamandır hayatımda değer verdiğim insan sayısının pik yaptığı bir dönemdeyim. bu değerleri verirken hepsine izole bir şekilde veriyorum birbirlerine bulaştırmasınlar diye. bazı değerleri toparlayıp çöpe atıyorum çünkü kaldıramazlar diye.
olur sandık ya. farklılıklardan çiçek açar sandık.
sevgimi beleşe dağıtmamam gerektiğini anlamam da hayatın çirkin bir yüzünü görmemle sabitlendi. önüme gelene kalbimi açıyorum. öööyle bir açma........kırıp kalbimi eline veriyorum sago babanın dediği gibi. zaafım güzel laflar bu kadar da yüzeysel (bu kelimeyi kullanmaktan da tiksindim son bi kaç ayda) bir insanım. potansiyel aşkı ben seçeceksem eğer uzun bir gözlem sonrası arkadaş olurum onunla, uzun bir arkadaşlık sonrası eğer hala varsa içimde ve onda da olduğunu görüyorsam ortaya dökülür bi şekilde zaten ama ya o kişi beni seçecekse ALLAAAH kıyametler burda kopuyor. bana gelip ulan hedo sen sen şöylesin de beni kalbime yangın düşürdün de demesi yetiyor..... gerçekten yaşandı bu ya. allah kahretsin senin yangınının külünden kuşlar doğar dendi. ben buna inanmayıp kalbimi eritmeyip ne yapacaktım? taş olsa yumuşardı lan. ne bliim yumuşadım.
niyeti kötü değildi. çünkü ancak insanları üzmekten hoşlanan yırtık donla bırakıp kaçan bir sadistin niyeti olurdu bu. onu suçlayamıyorum. farklıyız. çiçek falan da açmıyor duruyor öyle. hele ben elimin değdiği her çiçeği solduruyorum. odamdaki ağacımsı bitki bile yapraklarını döktü. tolere edilemeyecek farklılıklar bunlar. ayyyyyye boyum uzun kilom fazla değil yani. tıp okuyorum dersim varrrr bahanesi de değil. ay ankara istanbulll ayyyy da değil. bu bildiğin hayatın merkezindeki farklılar. düşünceler çukuru. hmmh mayalanmış hamurlar. aklın yolu bir olmadığına kanıtlar. fln fln uzar gider.
no more sevgi for the ones who u don't know well. mkay Bye. onlara sevgim dikenli tel.