23 Temmuz 2021 Cuma

kıştan kalan zırvalamalar

 aşk öldü

-alara 

nietzsche olmak için gereken birikim ve akıl gücü  bende olmayabilir. ancak gerekli olan deliliğe yaklaştığımı hissediyorum. aşksızlığın getirdiği delilik bu. mevlananın aşkı gibi ulvi bir aşk bu. bunun yokluğu. içimdeki huzurun yokluğu. içimdeki yalnızlığın büyüyüşünü, derinlere doğru genişlemesini hissedebiliyorum. patolojik bir insan daha al sana sevgili dünya! diyesim geliyor ama her zamanki gibi gerçek bir yol göstericiden yoksunum. patolojimin evrelerini, gerçek boyutunu, metastazını bilmiyorum. hissediyorum ancak hiç bir boyama, BT, sono bana işte buradasın dedirtmiyor. öyle siyah karanlık bir duman gibi içimde dolaşıyor belkide. alveollerin içinde kalan havaya karıştı ve hapsoldu orada. 

bir kaç gündür kar yağıyor ve ben beremi takınca kendimi beğeniyorum. noel filmlerindeki al yanaklı kız çocukları gibi hissediyorum sonra sokağın griliğinde yerini başka bir şey alıyor. tanımlayamadığım o gri dumanlı huzursuzluk gibi bir şey. bana seçim bırakmadan içime doluyor. neşeli cümleler yazmak istiyorum oysa rengarenk mumlar gibi öylece duracak cümleler. didem madak cümleleri gibi. neşeli didem madak cümleleri gibi: 

Ütüsüz giyerim karabasanlarımı

Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı

İçimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra

Şikayetim yok, rahatım.
Taşralı ve safım.
Yağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım
Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım, 
Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla
Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım, 
O kirli beyaz gömleğim.
Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar 
Cesur olaydım.









bir roman yazsaydım 
ismi yeni hayata duyulan istenç gibi bir şey olsydı
nasıl olurdu 
bilmiyorum


yıllardır bir şeyler yapamıyor olmak beni çok rahatsız ediyor
bir şeyleri askıda bırakmak
alıp üzerime bir kere olsun denememek
üstüme uygun hale getirmemek
küçükken ninem bana hırka örerdi
kürkten yakası olan beyaz kuğu gibi 
yaz hırkası
prova yapmalıyız derdi bakayım nasıl duruyor üstünde küçük oldu mu
hayır nene büyük bile duruyor bak derdim ve giymezdim hırkayı içim daralırdı oynamak isterdim sallanmak isterdim kendi halime bırakılmak isterdim

işte içimi daraltan o siyah bulutlar o zaman da vardı 
vardı olmasına ama sanki daha seyrek ve katlanılabilirdi

şimdi sanki hayatın tamamı o siyah bulut ve ben de maske takmış otobanın kenarında yürümeye çalışan o kadın olmuşum. taksiler korna çalıyor ama gitmek istediğim taraf orası değil 
yolun karşısına geçemiyorum
kar yağıyor bembeyaz ancak yol kahverengi çamura dönmüş
ne çok kir var diyorum
ne çok kir var
en çok da bembeyaz kürklü o hırkayı nerede bıraktığını bilmeyen ben 
ne çok kirim ben
tek günahım var
aslında biliyorum en derinde
hayat bir kere yaşandığı için yargılanamaz
oysa başyargıcım yani kendim
soruyor bana
yapmak istediklerini yapmak bu kadar mı zor
mutlu olmak bu kadar mı zor
neden yalnızlıktan bu kadar korkuyorsun
neden işkence görüyor gibi hissediyorsun

kendim cevaplıyor
yani cevaplar sanıyorum
geçiştiriyor
bir sonraki ilüzyona doğru adım adım 
geçiştirerek yaşamak istemiyorum
ben bir kaç şeye odaklanıp deli gibi onları yapıp diğer şeyleri düşünmeye vaktim kalmasın istiyorum
neden bu kadar zor 

şyöyle böyle

 telefonumun not kısmından kitap olur

kitap olmasa da fıkra kitabı olur

alor hand book to figure out how my inner world works 

is it working? şöyle böyle 

bugün leonardoyu bitirdim. da vinciyi anlatan dizi almiranın önerisiyle 3 günde yaladım yuttum. hedoya da ben önermis olayım buradan. güzeldi    puanım: izlenmeye değer

şimdi telefonumun not çöplüğüne dönelim


sıcak ve titrek 

düşününce geçmişini yine de gururla taşıdığını

'hayat bir kere yaşandığı için yargılanamaz'

baş yargıcım benim

değer biçilmeyen güzelliklerden bahsetmeliyiz

daha sık ve coşkuyla

ey! güzel cümlelerin başlangıç ünlemi

gel ve sıyrıl hüznünden

hatırla kırdığın kabuğunu 

törpüle kalabalık içinde titreyen korkunu 

çünki elbet biter bu hüzün mevsimi 

yenisi de bir o kadar elbet 

başlar

hüznün arasına aşkı sıkıştırmayı bil

aynı dürüst sonuçlara çıkıyorsa yollar

o senin insanındır bunu bil

sahiplenmekten uzak

daha yakın olan

kendiliğinden



<<<<<<<<



bugün yeni kapıların

beklediğim kapıların anahtarlarını buldum

buzdağımın altındaki kapıların buzlu

kolunu ısıtmanın tek ve zor yollarını

betimlemeyi seviyorum

bir tür şifreleme yabancı bir dil gibi

oysa konuşarak anlatsam belki de anlaşılır

bir dil mimiklerimle




21 Temmuz 2021 Çarşamba

necmi zeka ve dikmen sakinleri ve eriyen cikolata antep fıstıklı

 bugün yolda yürürken yazacaklarım vardı daha doğrusu yazma hissi. 

heveslenme dedim kendime 

nasıl olsa geçer gider kaleme kağıda kavuşmadan

hep böyle olmuştur yani çoğunlukla 

şimdi bir elimde erimiş çikolata (klavyeyi kullanırken masaya koydum masa da eriyor artık sanki)

bir elimde hedomun bana benimle tanıştırmak için hem de hiç tanımadığım bir şairi, aldığı kitap

romaya varış 

ismi kitabın 

hiç tanımadığımız o şairin

artık tanıdığımız

hayır kelime oyunu yapmak değil amacım

lütfen benimle tanışınız bay necmi zeka 

söylesenize, çok dalga geçmişler miydi soyisminizle ilkokulda

o yüzden mi içinize kapanıp da şair oluverdiniz?

şair oluverilmez zamanla kapana kapana mı olunur 

yoksa bir cümleye mi bakar 

bir cümle 

ve devamı gelir

ama o cümle belki 30 yıl birikir 

aynı picassonun saniyeler süren resmi gibi 

itiraz ederse okur, picassoya itiraz eden o adam gibi

picasso (yani bizim zeki şair) diyebilir saniyeler aldığına bakmayın, yıllar sürdü aslında diye.

lafı masaya yapıştırır o çifte okey taşını yapıştırır gibi

şairler okey oynamasa sanki daha iyi

çikolatadan bir ısırık daha

parmaklarım da eriyor artık sanki

dondurmayı en hızlı ben yerim

ağzım üşümez benim

ağzımın battaniyeleri var

dikmen vadisinde 3 meczup var

çevre site sakinleri

call 911 

biraz serseriler birinin takunyası var

tak tak tuk tak

oturalım der ama yerler diken götüm acır

yürüyelim o zaman tik tak tuk tak



20 Temmuz 2021 Salı

inşaat malzemelerine bayılıyorum

 çoköfkeliyim uzun zamandır öfkemi içselleştiriyorum öfkem bi parçam haline geliyor. elinden tutup karşı karşıya geçiriyorum öfkemi. artık çok normal ve sıradan sanki benden dışarı çıkmış küçük bir bebek gibi. kafasına vuruyorum ki bebek olarak kalsın şımarıp kocaman olmasın ama çıkıyor minicik bir saniyede benden dışarı-elimi de bırakıyor kendi kendine geçmeye çalışıyor kornalar çalıyor insanlar pencereden başlarını çıkarıyor. öfkeme öfkeleniyorlar ama bitmiyor asla hiçbir şey burada bitmiyor doluyor taşacak yeri yok genişletiyor inceltiyor içinde biriktiği zarı. dahası artık daha sık karşıya geçmek istiyor hesapsız kitapsız selamsız sabahsız aa sabahsız değil çok da çünkü bazı sabahlar ilk gerçekleşen şey öfkemin kendi kendine karşıya geçmesi haberim bile yok kalkmış gitmiş kendi almış kararları

birkaç gün geçsin kendime geleceğim

kafa huzuru olmayacak inanmıyorum ve kimseye ilgi duymuyorum kimse kendim kadar ilgimi çekmiyor bahçe fıskiyelerinin ucundan geçiyorum sadece perfect amount of serinlik için. çorap giymemek için topuklu terlik giyorum sürekli mayışıp uyuyakalıyorum bazı günler 20 saat uyuyorum hesapsız kitapsız içimdeki gerginlik dolu bağlantıları bi köşeye kenara iteleyip duruyorum ilk defa bu kadar gerginken hiç harekete geçmiyorum ordan burdan çaldığım şeyleri yontup heykel yapıyorum elime yapışıp günlerce geçmeyen akrilik mastikle sıvıyorum her şeyi ama her şeyi elime geçen ellerimi de bu yüzden çünkü en güzel ben tutuyorum ellerimi kimsenin tutmasına izin vermiyorum annemden başka onu da arabada yanıma oturduysa ve eğer ona yaptığım listeyi dinlerken keyiflenip bağıra bağıra söylüyorsak tutuyorum. onu çok seviyorum ve ona yaptığım her kötü şey için köpek gibi pişman olacağım günleri düşünüp kepkederle doluyorum ama her gün en az iki kere üzüyorum onu çünkü çoktan o da beni üzmüş ve bunaltmış oluyor sonra saatlerce neden böyle oluyor diye düşünüyorum. işte öfkem böyle güç buldu kendine beceremediğim ve tahammül edemediğim sosyal bağlantılar yüzünden. yeni insanlarla tanışmaktan korkuyorum ve sakınıyorum. yeni olan kimseyi görmek ve iletişim kurmak istemiyorum. internettekiler internette kalsın ve beni gerçeklikte algılamasın istiyorum. internette yaşamak çoğu zaman hoşuma gidiyor bazen ondan da aşırı korkuyorum. dört beş bölüm community izleyerek uykuya dalıyorum yarım saat sonra uyanıp uyurken kaçırdığım bir buçuk bölümü geri sarıp kapatıyorum ordan devam etmesin diye arada sırada aklıma insanlar geliyor doğum günü hediyelerini düşünmeye hep bir ay önceden başlıyorum eğer daha uğraştırıcıysa bir yıl bile üzerinde çalıştığım oluyor sanki bu onları aşırı mutlu edecek ve ben de onları aşırı mutlu etmeliyim gibi hissediyorum bi an önce vermek istiyorum ama düşündüğüm gibi tepkiler vermiyorlar

bitkimi güneşte yaktım odamda minicik uçan böcekler var eğer kurtulamasam istila diyeceğim o kadar şarköyde bir yaz yusufçuk istilası olmuştu annemle babam akşam denizi yaparken biz sahilde bekliyorduk kafamıza çok yakın geçmişlerdi minik helikopterler gibi ses çıkarıyorlardı biz ufak bi çığlık atmıştık yanımızda katlanır sandalyede oturan çift korkmayın bir şey yapmazlar demişti sanki biz bilmiyorduk bir şey yapmayacaklarını bi yaz da yine şarköyde göç ettiklerini iddia ettikleri minik sinekler dolu gibi yağıyordu gökten aynı zamanlarda yağmurda vardı ve cadı füsun teyzenin üç tekerli pazar bisikletinin muşambasında bir sinek havuzu vardı konduklarındayağmur suyundan öldükleri için

tam on gün sonra silkeleneceğim

hiç düşünmezdim kafamın 5 yıl sonra karışacağını 1,5 yıl evde durmanın verdiği yetkiyle kariyerimi sorguluyorum daha hiç şekillenmemiş akışına bırakılmış dayatmalı bebek naive kariyerimi yok ki öyle bi şey daha. klip başına 1500 lirayla mı yaşasam artık kaç klip ister ki beni iyi yere mi kapak attım acaba sadece 800 liralık intörn maaşımın vereceği sentetik özgürlükle babamdan para almadan yaşayabileceğimi göstermek istiyorum kendilerine. söylediğimde sen? pyahahah 800 lirayla? geçiniceksin puhahaha? dedi ve evet görürürüz dedim +200 lira yemek paramdan haberi yok anlaşılan. hahahah. masrafsız ve konutlu biriyim seneye tayin mayin atama uzmanlık zorunlu perifer ne olursa herhangi bir nedenle evden çıktığımda odamı bozmak istemiyorum ama bi yandan da eşyalarımın biri bile olmadan yaşayamam böylece sırtımda taşıyacağım gibi hepsini hadi belki oyuncu sandalyem hariç o çok çirkin çünkü ve yarısı yanmış baza parçası hariç o da hantal biraz

elim yoruldu tuşları tuşlamaktan