bir cuma günü okuduğum ilkokulun (şuanki yaşımdayım) kapısından dışarı çıkıyorum bahçede istiklal marşı okuyan çocuklar var onlar dağılıyor. çocukların yanında iki tane kurban var aslında derisi yüzülmüş gibi duruyor ama canlı, yürüyorlar. allah allah deyip devam ediyorum, okulun içinde beni sevmeyen kızlar var, okulun karşısında eski oturduğumuz ev var, okulun bahçesinden çıkıp eve doğru yürürken arkadan ses geliyor bakıyorum, pencereden bir kız dürbünle bakarak kameradan beni çekiyor, çaktırmadan, paparazi gibi. ona aldırış etmeden yürüyorum, karşımda siyah cübbe giymiş önünde altından sembolik desenler olan saçları simsiyah upuzun kafasında takke gibi bir şapka olan bir kadın var, ve uçuyor elini kolunu açmadan dümdüz havalanıyor yukarı doğru, biz şaşırıyoruz, zikzak hareketler yaparak füze gibi baya yukarı gezegenlere doğru gidiyor, o arada ben arkamı dönüp beni çeken kıza "hah asıl bunu çek bunu çek bu işte önemli olay ben de bir şey yok" falan diyorum.
şaşırıp geçtikten sonra yola devam ediyorum, ve yana dönüp bahçeye geri giriyorum, arkadaşımı da görüyorum okulun binasında pencerede duruyor, arkamda okul var ben yürüyorum yürüyorum ve bir anda perdeden bir siyasi harita üzerinde yürümeye başlıyorum, kocaman bir imgesel yer küre üstündeyim, gidiyorum gidiyorum ve dağ gibi olan yerler var yüksek yerler var oraya tırmanmaya çalışıyorum ama bi yandan da çok gerçek boyutuna ulaşıyor ve gidemiyorum oralara ayaklarım kayıyor böyle muşamba gibi bir şeyin üzerinde yürüyorum aslında. üzerinde ülkelerin yerlerin isimleri var, toros dağlarının oralardayım. gitmeye çalışıyorum bir türlü istediğim yerlere ulaşamıyorum. okulun bahçesine geri gitmek istiyorum aslında arkada okulun bahçesi duruyor ama önümde artificial şeyler var. artık yana ve yukarı gitmekten vazgeçip düz gideyim diyorum ve biraz gidebiliyorum yer çok kaygan ama gidiyor. sonra bu kocaman dünya küresinin üstünde, o kürenin yarısını kaplayacak kadar büyük bir Buddha heykeli var, mozaikten yapılmış. sürekli şekil değiştiriyor, inceliyor kalınlaşıyor ve bu arada çok hızlı bir şekilde dünya dönüyor, ben kendi içimde dönüyorum yere düşüyorum falan, ben bu arada şeyi anlıyorum tabi o okulu mokulu geç ben şuan transa geçmiş bir şekilde meditasyon yapıyorum, bunu rüyadaki benliğim anlıyor ama bir türlü bunun içinden çıkamıyorum. sonra diyorum ki "ben bir şey yiyordum, beyaz mentos gibi bir şey şeker yani.. tatlı bir şey bunu yemeyi bırakırsam belki durur bu şey" bu arada aşırı bir hızla dönüyoruz Buddha dönüyor ben dönüyorum, Buddhanın üzerinde farklı şekiller çıkıyor, hallüsinojenik almış gibi. Buddha büyüyor küçülüyor, Buddhaya da ulaşamıyorum olduğum yerdeyim Buddha dönüyor ben dönüyorum dünya dönüyor. böyle baya bir zaman boyu meditasyon yapıyorum. artık kendi vücudumu biraz hissedebiliyorum çünkü bu işin içinden çıkmaya çalışırken aşırı başım ağrıyor, zonkluyor artık diyorum "nolur bırak beni Buddha gideyim..." hani Buddhaya yalvarıyorum falan, ondan sonra şekeri hatırlıyorum, yarısı kalmış uzun bir kamış şeker gibi bir şey, çiğnemeyi bırakırsam ya da tükürürsem ağzımdan, uyanırım diyorum. bırakıyorum, uyanıyorum gerçekten de. gözümü açtığımda tapınakta olduğumu önümde kocaman boyum kadar bir vazo olduğunu görüyorum. küp gibi bir şey ona çarpıyorum "ah uyandım" diyorum ve rüyada uyanıyorum başım hala dönüyor, o mekandan çıkıyorum ve direkt odama ulaşıyorum, odamda baktığım yirmiye yakın bitkimin hepsi ölmüş, bir günde olduğunu düşünüyorum hepsi kurumuş.
6 haziran 2020
29 Haziran 2020 Pazartesi
çöp çöp not good
HER ZAMANKİNDEN DAHA KALABALIKKEN EN SON MODEL YALNIZLIĞIM
elimi attığım elimde kalıyor
BAZI ŞEYLERİ ÇOK İYİ HALLEDİYORUM. KAFAMIN İÇİNDE ÇÖZÜLÜP GİDERLER.
BAZI ŞEYLER ÇOK KONUŞULMALI SUSULDUKLARI KADAR BÜYÜRLER.
ÇIK KAFAMDAN ve icloud hesabımdan. ban yedim internetin içindeki minik dünyalardan.
hakkımı nasıl arasam kimse ses etmiyor, kimse umursamıyor. her şey içinde birikti yıllarca şimdi göremiyorum onca anımı. instagram senden nefret ediyorum. seni terkediyorum sen banlamadın beni. içim o kadar bayıldı ki bundan bu kadar bahsettiğim için de kendimden kusuyorum. kendimi kusuyorum.
behance ya allah bismillah :/
2 hafta sonra yavrum dedi bana, gözlerim doldu içime ağladı, içim güldü ve dışıma da vurdu. vurulan güzellik, seni özlerim sana bir şey olduğunda. başka küçük dertler ama belki de yeni kapılar açıldı. herhangi bir konuda alaylı olduğunda netwoRK kurmak çok zor, hedo zor sever hedozor, dinozor gibi gereksiz açıklama.
köpekler kavga ettikten takriben 2-2,5 saat sonra kuşlar dedikodu yapıyor. bugün hızlıca kafa senaryolarımda birileri site parkında kavga ederse polisi ararım, kesin çok yavaş gelir, tam olarak yerini nasıl tarif ederim nizamiyeden, sağ sol bilmiyorum ki, yazdım.
1,5 ay sonra özledim dedi bana, ilk ben dedim şaşırtmadı, birkaç şey söylesene bana, söylecekmiş nelerse. kesin söylemez. ona o kadar dürüst bir defter tutmuştum, bana yazdığı birsürüRRü şey varmış ama vermedi, karşılığında değil ama ben vermişken bile vermedi. kendini kötü bir duruma sokarmış, 24/7 bad trippy.
koyan şeyler: o kadar mükemmel kişilerdi ki hayalimde şimdi nerden bulacağım toparlayacağım bir araya, kırık kalpli biriyim, ve pasaport fotoğrafım seni korkuttu mu facebook çalışanı uygar, bad karma, bad bad not good karma, wu tang clan'lı headerım da kayıp şimdi, al münasip yerlerine ovuştur instagram, sana böyle seslenmesem ii insan bile değilsin, haysiyetsizsin. sinirliyim ama her şeyde hayır var behance inşallah 2-3 yıla instagramı solda sıfır bırakır, aşırı kaliteli arayüzlü ve vizyoner bir ortam, keşke bir sürü kankim olsa ordan (+.+) keşke. uhuffff....
elimi attığım elimde kalıyor
BAZI ŞEYLERİ ÇOK İYİ HALLEDİYORUM. KAFAMIN İÇİNDE ÇÖZÜLÜP GİDERLER.
BAZI ŞEYLER ÇOK KONUŞULMALI SUSULDUKLARI KADAR BÜYÜRLER.
ÇIK KAFAMDAN ve icloud hesabımdan. ban yedim internetin içindeki minik dünyalardan.
hakkımı nasıl arasam kimse ses etmiyor, kimse umursamıyor. her şey içinde birikti yıllarca şimdi göremiyorum onca anımı. instagram senden nefret ediyorum. seni terkediyorum sen banlamadın beni. içim o kadar bayıldı ki bundan bu kadar bahsettiğim için de kendimden kusuyorum. kendimi kusuyorum.
behance ya allah bismillah :/
2 hafta sonra yavrum dedi bana, gözlerim doldu içime ağladı, içim güldü ve dışıma da vurdu. vurulan güzellik, seni özlerim sana bir şey olduğunda. başka küçük dertler ama belki de yeni kapılar açıldı. herhangi bir konuda alaylı olduğunda netwoRK kurmak çok zor, hedo zor sever hedozor, dinozor gibi gereksiz açıklama.
köpekler kavga ettikten takriben 2-2,5 saat sonra kuşlar dedikodu yapıyor. bugün hızlıca kafa senaryolarımda birileri site parkında kavga ederse polisi ararım, kesin çok yavaş gelir, tam olarak yerini nasıl tarif ederim nizamiyeden, sağ sol bilmiyorum ki, yazdım.
1,5 ay sonra özledim dedi bana, ilk ben dedim şaşırtmadı, birkaç şey söylesene bana, söylecekmiş nelerse. kesin söylemez. ona o kadar dürüst bir defter tutmuştum, bana yazdığı birsürüRRü şey varmış ama vermedi, karşılığında değil ama ben vermişken bile vermedi. kendini kötü bir duruma sokarmış, 24/7 bad trippy.
koyan şeyler: o kadar mükemmel kişilerdi ki hayalimde şimdi nerden bulacağım toparlayacağım bir araya, kırık kalpli biriyim, ve pasaport fotoğrafım seni korkuttu mu facebook çalışanı uygar, bad karma, bad bad not good karma, wu tang clan'lı headerım da kayıp şimdi, al münasip yerlerine ovuştur instagram, sana böyle seslenmesem ii insan bile değilsin, haysiyetsizsin. sinirliyim ama her şeyde hayır var behance inşallah 2-3 yıla instagramı solda sıfır bırakır, aşırı kaliteli arayüzlü ve vizyoner bir ortam, keşke bir sürü kankim olsa ordan (+.+) keşke. uhuffff....
26 Haziran 2020 Cuma
geleceği beklerken geçmişle araya ne koysam sorunsalı
ne zaman nasıl neyi yazarsam yazayım kendim için yazıyorum. cebimdeki taşları boşaltmadan çoğunlukla
ağırlığıyla batsam ya
hayır
hayır
batmak yok yüzeye yüzüyorum kalan son nefesimle evet diyorum yüzey ne kadar da yakın
ver tüm nefesini birazdan gelecek yeni taze bir nefes ve hoooop deniz üstünde yeni bir deniz. ya da bazen deniz üstü hava ama oksijensiz
şaka şaka diyesim geliyor umutsuzluğa kapılmış gibi olunca
aklıma biri gelicekse elim sana gitmeyi kafandan çıkar
the blaze avrupa yakası karabuğdayın en güzel hali sabah mırıltısı aliş gıcık uyku kaçar ağlama krizi sokulmak avunmak anı kurtarmak sonraki anı daha da mahvetmek sabaha karşı soğukta sessizce eve dönmek sarılıp ısınmak tamlık eksiklik hissi björk mon roi gülme krizi kendini sorgulamak çok bağırarak boş konuşmak sabah ne yesem bozuk param var mı dersim kaçta iyi geceler kardom görüşürüz apartman sessizliği kapıdaki köpek arabanın dışarıdan soğuk olması titremek başına şapka geçirip uyumak kömür saçlar ve tırnak araları saç kremi kokuları
25 Haziran 2020 Perşembe
hedodan dünyaya
etnik çığlıklar
isterim dünyaya elim dokunsun
her çocuk bilsin beni
burada bir hedo vardı
bizim için gelmişti
şehrimize gezgin festival gibi
hep hatırlarız onu
gülerek ve bombeleşmemiş karınlarla
mutlu ve yerinde kafalarımızla
hepimizi çok sevdi
biz de onu sevdik teşekkür olarak desinler
isterim bilinmeden gittiğimde
bilinerek dönmeyi
bir gülücükle
bir hoşça kalarak gitmeyi
isterim dünyaya elim dokunsun
her çocuk bilsin beni
burada bir hedo vardı
bizim için gelmişti
şehrimize gezgin festival gibi
hep hatırlarız onu
gülerek ve bombeleşmemiş karınlarla
mutlu ve yerinde kafalarımızla
hepimizi çok sevdi
biz de onu sevdik teşekkür olarak desinler
isterim bilinmeden gittiğimde
bilinerek dönmeyi
bir gülücükle
bir hoşça kalarak gitmeyi
14 Haziran 2020 Pazar
mutsuzum mutsuzum mutsuzum mutsuzum mutsuzum bunu nasıl anlatabilirim mutsuzum
kimse yok dinleyecek ve aslında anlatırsam var yan kulakla dinleyecek
ama anlatmak istemiyorum
bir yer arıyorum varmak için yol bomboş ve bugün ters şeritte gitmem gibi önüme bir anda ışıklar çakacak bomboş
ama anlatmak istiyorum
olmayan birine. kimse kimsenin ruhsal çöküntülerini dinlemez. eğer kalbini parçalayıp ona verecek kadar bağlı değilse. böyle birine de hayatımda yer yok. böyle biri de lafta parçalar kalbini yine de dinlemez seni sadece kalbini parçalama eylemi ona ne kadar cesuryüce gönüllü olduğunu hatırlatacağı için egosu yaptırır işte bu parçalama eylemini. kalbini kendisi için parçalar. kendine ilham olsun diye. iki gün sonra ghostlar kalbini verdiği kişiyi. o kadar akıllandım ki kalbini parçalayacak insanlara karşı. hem, hem, hem neden NEDEn ona anlatayım ki. hem hem hem neden bunları lafa dökeyim ki. neden kafamın içindeki dişlilerde dönüp durmakla kalmasınlar ki. sadece rahatsızım derim dahil üstümdeki her şey beni irrite ediyor. bağlar ve destekler. ipler ve dikişler. ipek ve kanvas. kim istemez ki bir ketenin üstünde eğrilip büğrülür, yoğurulup kurulup, uzanıp kısalıp sırtını kaşımak. ben isterim şuan o kadar kaşınıyorum ki. nörolojik egzemaya gidecek kadar kaşınıyorum eğer bu kadar sevmesem derimi parçalamaz mıydım binparçaya
gelecek harika gelecek kimse farkında değil her şey o kadar iyi olacak ki.
her şey değişiyor uçan sinek bile
ki ben sinekleri severim yazıktır onlar çünkü
kim kendi isteğiyle bokta gezer ki
sineklere yazıktır
yazık olan sineklere
ıhlamur ayva yaprağı hala çok kaşınıyorum çin expresi ve hızlı çin hala tırnaklarım yolabilir bulduğu her yüzeyi
*bir kere gördüm ve seni görmeyi beklemiyordum bile sadece sana kızmak ve hesap sormak istiyordum bana nedenbozuk kamera sattın diye. o kadar kibirliyim ki bozuk değilmiş kamera ve sen çok iyi biriymişsin. aklıma gelip duruyorsun özür dilerim sana kaba konuştuğum için pilim bitmiş meğer widen sarıyormuş filmi ve kendi suçumdan dolayı dokuz pozum gitmiş alnıma çakılan dokuz sentetik kurşun gibi.
*seni hep ve her istediğimde görüyorum ve özür dilerim bu kadar iyi olduğun halde sana saçma-fevri-bir saniyelik-hemen çıkışlarım için özür dilerim seni değiştirmek ve sanki sen çok kötü biriymişssin gibi davrandığım için. özür dilerim günah çıkarma seanslarıma seni katıp uykunda seni rahatsız ettiğim için özür dilerim sana olan saplantımı senden uzaklaşmaya çalışan bir savunma mekanizmasına dönüştürdüğüm için. özür dilerim hiç olmayacağı ve aslında olmasını gerçekten istemediğim için. özür dilerim sen bu kadar sakin ve rahatken ben sürekli üstüne gelip sonra sana olan sevgimi bahane ederek bundan sıyrılmaya çalıştığım için
özür dilerim bu kadar özür dilemem gerektiği için ve aslında hiçbir anlamı yoktur özrün ve aslında özür hata-yanlış-eksik-geç kalmış-değersiz demektir.
*seni artık seyrek ve neredeyse hiç görüyorum. üzgünüm her kafama estiğinde sana döndüğüm için.
*seni en çok görüyorum. üzgünüm tehlikede olduğun anlarda yanında olamadığım ve seni bundan sıyıramadığım için. üzgünüm elimle koymuş gibi uçurtmanı sana veremediğim için, üzgünüm yediğin her ekşi üzüm için. üzgünüm kalbini nereye açacağını bilmediğin ve şuurun gittiğinde seni boğan iblisler için. üzgünüm bu alnındaki eğri büğrü yazının elinde hiçbir tapusu olmadığı için. kalbim en çok sana yanar. en çok senle kavrulur.
ama anlatmak istemiyorum
bir yer arıyorum varmak için yol bomboş ve bugün ters şeritte gitmem gibi önüme bir anda ışıklar çakacak bomboş
ama anlatmak istiyorum
olmayan birine. kimse kimsenin ruhsal çöküntülerini dinlemez. eğer kalbini parçalayıp ona verecek kadar bağlı değilse. böyle birine de hayatımda yer yok. böyle biri de lafta parçalar kalbini yine de dinlemez seni sadece kalbini parçalama eylemi ona ne kadar cesuryüce gönüllü olduğunu hatırlatacağı için egosu yaptırır işte bu parçalama eylemini. kalbini kendisi için parçalar. kendine ilham olsun diye. iki gün sonra ghostlar kalbini verdiği kişiyi. o kadar akıllandım ki kalbini parçalayacak insanlara karşı. hem, hem, hem neden NEDEn ona anlatayım ki. hem hem hem neden bunları lafa dökeyim ki. neden kafamın içindeki dişlilerde dönüp durmakla kalmasınlar ki. sadece rahatsızım derim dahil üstümdeki her şey beni irrite ediyor. bağlar ve destekler. ipler ve dikişler. ipek ve kanvas. kim istemez ki bir ketenin üstünde eğrilip büğrülür, yoğurulup kurulup, uzanıp kısalıp sırtını kaşımak. ben isterim şuan o kadar kaşınıyorum ki. nörolojik egzemaya gidecek kadar kaşınıyorum eğer bu kadar sevmesem derimi parçalamaz mıydım binparçaya
gelecek harika gelecek kimse farkında değil her şey o kadar iyi olacak ki.
her şey değişiyor uçan sinek bile
ki ben sinekleri severim yazıktır onlar çünkü
kim kendi isteğiyle bokta gezer ki
sineklere yazıktır
yazık olan sineklere
ıhlamur ayva yaprağı hala çok kaşınıyorum çin expresi ve hızlı çin hala tırnaklarım yolabilir bulduğu her yüzeyi
*bir kere gördüm ve seni görmeyi beklemiyordum bile sadece sana kızmak ve hesap sormak istiyordum bana nedenbozuk kamera sattın diye. o kadar kibirliyim ki bozuk değilmiş kamera ve sen çok iyi biriymişsin. aklıma gelip duruyorsun özür dilerim sana kaba konuştuğum için pilim bitmiş meğer widen sarıyormuş filmi ve kendi suçumdan dolayı dokuz pozum gitmiş alnıma çakılan dokuz sentetik kurşun gibi.
*seni hep ve her istediğimde görüyorum ve özür dilerim bu kadar iyi olduğun halde sana saçma-fevri-bir saniyelik-hemen çıkışlarım için özür dilerim seni değiştirmek ve sanki sen çok kötü biriymişssin gibi davrandığım için. özür dilerim günah çıkarma seanslarıma seni katıp uykunda seni rahatsız ettiğim için özür dilerim sana olan saplantımı senden uzaklaşmaya çalışan bir savunma mekanizmasına dönüştürdüğüm için. özür dilerim hiç olmayacağı ve aslında olmasını gerçekten istemediğim için. özür dilerim sen bu kadar sakin ve rahatken ben sürekli üstüne gelip sonra sana olan sevgimi bahane ederek bundan sıyrılmaya çalıştığım için
özür dilerim bu kadar özür dilemem gerektiği için ve aslında hiçbir anlamı yoktur özrün ve aslında özür hata-yanlış-eksik-geç kalmış-değersiz demektir.
*seni artık seyrek ve neredeyse hiç görüyorum. üzgünüm her kafama estiğinde sana döndüğüm için.
*seni en çok görüyorum. üzgünüm tehlikede olduğun anlarda yanında olamadığım ve seni bundan sıyıramadığım için. üzgünüm elimle koymuş gibi uçurtmanı sana veremediğim için, üzgünüm yediğin her ekşi üzüm için. üzgünüm kalbini nereye açacağını bilmediğin ve şuurun gittiğinde seni boğan iblisler için. üzgünüm bu alnındaki eğri büğrü yazının elinde hiçbir tapusu olmadığı için. kalbim en çok sana yanar. en çok senle kavrulur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)