kimseden haberim yok. hem kimi kandırıcam ki, minicik-az-bir-zaman önce bildiklerimi şuan bilmiyorum açıkçası araştırmıyorum da kendimi bilmek bana fazla bile geliyor. fas portekizi dünya kupasından eliyor. insanlar birbirini yumruklayıp arrest ediyor. ben ilk defa öyle olması gerektiği için değil de kendim için ders çalışıyorum. gitmem lazım. sonrasını planlamadım. saklayacak değilim, anne seni özlüyorum.
*
bana umut nedir senin için diye sordular, böyle kocaman-soyut-ele-avuca sığmayan soruları yanıtlayacak yaşa ne zaman geldim? bilmiyorum ki diyemedim. salladım ağzımın ucundan, kaleme sonra daktilodan ses kayıtlarına. emin olduğum tek şey kendimim ve nokia'nın içgüdüleri. beni iki patisinin arasına alıp parmaklarımı dişlemesi, minik-cam-dünya-küresi ile futbol oynarken saatin sabah beş, saatin nöbetten gelme saatim olması, saatlerce, dakikaları torbalayarak, yerde birbirimizle paslaşmamız. nokia'nın faslı hamidi kadar iyi top sürmesi, önüne ben çıksam bana çalım atacağı, emin olduklarım bunlar.
multifaktöriyel nedenlerle, tutuyorlar beni. gidemiyorum, gelemiyorum sana. anne, sen en iyi rüzgar kovalayıcısın, sen en kötü çim adamsın.
*
kum'un konserlerine çağırıyordu beni, tanıştırmak için filan, o zaman dinlemiyordum. şuan fangirl gibi kendimi davet mi ettirsem? lmao ve sonra da ö, p, r, s, ş, t.