9 Eylül 2020 Çarşamba

kolay lokma

 kendime minicik plastik stresler

işte şimdi başarıyorum

başarmak inanmaktan önce miydi sonra mıydı

bu bağlamda, farketmez yaV!



su içmediğim içindi baş ağrısı işte şimdi geçti geçecek kendime kocaman minik hayalkırıklıkları yaratıyorum elimle koymuş gibi şimdi orada değilse yanacak, yan yan yaptığım tüm kötülükler---küllerinde boğul çünkü içine çekecekçookçok şşey var......çok.


işte şimdi çok da güzel tadı içilen ilaçların 3-5 bir şeydim yolculukta kustum kustum çok kustum yol kenarına kolumun kenarıyla sildiğim kusmukları kustum şeffaf kırmızı şurup vardı hepsini kustum bağırırken babam içsene diye, işte şimdi tam şuan içilen ilaçlar o kusmukların şerefine çok güzel! kalpol! kaaaallllpppool!! seni hala içmem çok şekerli acı ilaç!!! sen şurupsun şurup içmek demek gibi bir şey arapçada, şarap da öyle bir sürügarip çekimi var beni nasıl buldunkumaştan sulara attım kendimi yürürken yapamadığım typolar gibi çünkü gelirgelmez yürümeden öyle çaprazlama attım kendimi kumaştan sulara ya kumaştan


bi kere şey demiştim ÇOOOOO Keskiden, senin derin en kullanışlı kumaş demiştim sana, attığım kendimi kumaşlar derinden olsa, sen ipek formuydun bütün kumaşların çünkü ben gördüğüm her kumaşı öpecek kadar saftım sersefildim seni nasıl da güzel reddetmiştim 23 nisanda necatibeyde? bilmiyorum o zamandan sonra geldin mi bir belediye turuyla ankaraya bilmiyorum annenle de hiç tanışmadık zaTENbilmeme gerek yok sana dair insanları---------sen de kayıpsın boynundaki tasma gibi hedo yazan,,,,,, ne yazıyo boynunda b****, hiiçç.... ben de senin gibi gizledim beni, benimkinden ve aklıma her geldiğinde çapraz sinapslarımın kazıklarından..kendimi hissetmiyorum ama en çok hissetmediğim şey bu değil, en çok midemi hissetmiyorum çünkü ekmek bastım mideme göz kararmalarım geçsin diye ayyyyyyy çok seversin beni ve ekmeği. ikisini de sevmiyorum yarım yarım, az çorba gibi. kalanını seviyorum. hiççççç istemiyorum bu iki uca aynı anda çekilirken ortada kalmaya çalışma savaşını hiç sevmiyorum tek başıma uzunları yakmayı, masada küllükte, yolda seni bırakmışken evinin iki sokak altında köşe başında seni hiç istemiyorum parçalamak-seni parçalamak artık hiç çalmamak gibi en sevdiğim şarkının başını. o kadar uzakken iki uca hangisini daha çok istemiyorum diye düşünmek iki taraf da yakarken parmakuçlarımı ne anlamı var elimde kalan ekmek kırıntılarının. senin kırıntılarının karnımı doyurmaya çalışması çok içten bir çabaydı sen ellerimi tuttun dirseğime kadar sonra bir anda saldın uçtan uca, hangi en sevmediğim uca çarptım? keşke ikiden fazla uçolsa da kafam daha çok karışsa, beni tutanlar tutmayınca özgür olacağım sanıyorum ya kafamın içindeki tilkilerle çok özgür olacağız ya, o bi yalan. uzun süredir gözümü kapattığım bi yalan. işte sen en az üç kere form değiştirdi son onaltı dakikada, işte sen hep aynı sen değilsin ama hiçbi özne bir şey ifade etmiyor bana, işte sen şimdi beniz, sonra 23 nisandaki sen, sonra boynunda hedo olan sen, sonra bir türlü sadede gelemediğim sen, kandırdığım sen, affedemediğim sen, affetmeye çabalamadığım sen, asıl suçlu bendim olan sen, sen bir sürü ve sıvı akışkan,,,,,,,,ordan oraya dedim ya aynı anda bir sürü şeyi düşünmeyi eşit dağıtamadığımda her şey çok hızlı oluyor ve kalıyorum bir kutu dolusu senle--------------sen sen!! benden geçen ama benim gibi sen. 

4 Eylül 2020 Cuma

d for dost

 aşırı fazla sorum vardı içimden tek tek saymaya çalıştığımda hep eksik kalan sorular oluyor, artık unuttum bazı soruları. her zaman sadece sorular vardı, can dostum dedi ki eğer sorsaydın çok tatmin olacaktın-ama olma-bırak gitsin-bunu başarmak zor dedi. artık ağırlığınca dertten ipekler geçirmiştik üstümüze, beni iyice o anlar gibiydi, aynı derdi giymediysek de anlardı beni, hep anladı-yargılamadan-şeffaf-dobra dobra, gerektiğinde uyardı-dinlemesem de dönüp dolaşıp ona anlattım yine dinledi ses çıkarmadan, 

birlikte ağladık bunları konuşurken arkada hatırlamadığım 70ler filan türkçe slowu vardı, o sever çünkü.

o kadar incedir ki ruhu, çok kırılır ama şakaya vurur eğer çok seviyorsa kırıldığı kişiyi.

onu gözümün önünde dururken geç buldum, çünkü dışardan bakınca ikimizin hiç ortak paydası yok aynı çoraptan çıkamayız gibiydi, içini açınca kendimizle birlikte, dostum oldu. her ince detayında yanımda oldu en sonuncu kalp kırıklığımın, yıllar sonra aklıma bu aşkım için hain oğlan geldiğinde "len şu lavuğu hatırlıyo musun" diye sorarsam en dandik yerinden komik bir anıyı tutup çıkarabilir. 

birlikte büyüdük çünkü birbirimizi sardık-onun dizleri kanıyordu birbirimizin orbitine girdiğimizde ben de dizlerimi kendi isteğimle kanatmak üzereydim, sardık kanattık sardık kanattık hiç aksatmadan, sözler verdik teselliler ettik, sonra tutup ucundan tepeden aşağı bıraktık dizimizi kanatan o hain sivri uçlu taşları.

taşlar gitti kavga bitti, eh, we still have each other, stronger than ever.