sana bir keresinde sen güzel olan her şeyin teminatıydın demiştim, ya da yüzüne söylemeye çekinip kendime sakladım bu sözü bilemiyorum. içimden geçen buydu eninde sonunda. o kadar pişmanım ki sen yaşayan en alçak insansın. her defasında daha çok daha çok
daha daha daha daha alçalıyorsun.
bunu söyleyebilirim çünkü benim küçük sistemimde birine ne kadar aşıksan ondan o denli nefret edersin. çünkü aşık olmak başlı başına bir uçurumdur buna teslim olmak seni öldürür, nefret etmezsen sen ölüsündür artık onun ellerine kendi kalbini koymuşsundur. bu yetmez her nefesin onun yaşamasına anlam katmak içindir mahvolursun o gününü daha güzel geçirsin diye. sen yokolursun ki senin yokluğun onu doğursun. falan filan. hal böyleyken benim bunu bir şekilde dengelemem gerekir işte orda sana duyduğum zavallı aşka karşılık sonsuz nefret boy gösterir. sen bu hikayenin romeosu değilsin majnun'u hiç değilsin. sende o yürek yok sende o sevgi asla olamaz.
sana asla inanmadım ama seni tanımaktan kendimi alamadım. nasıl mı, her defasında seni çağırıp hadi birlikte izleyelim bu sefer bu güzelliği nasıl bozacak diye bekledim. hayır ben felaket tellalı değildim. senin felaket olduğunu anlamak için tellak olmayı bırak iki gözün bir beynin olması fazlaydı bile. sen elinin dokunduğu her şeyi soldurdun. ben yaşatmaya çalışırken sen benim nefesimdeki buğuyu fazla gördün. suyum kalmadı ve sonunda ben de soldum.