20 Ekim 2017 Cuma

&

derin çatlamış
içinden sızıyor en büyük çaresizliklerin
bir adam çıkıyor elinden tutmuş bir balonun
bir yerden bir yere geçirmeye çalışıyor
geçiremiyor çünkü çatlakların içinden en büyük çaresizliklerin sızıyor

beni zehirleyen toksik maddenin kendi içimden salgılandığını farkettim

neyi ve nasıl değiştirebilirim bilmiyorum ve hatta bir dostun dediği gibi ben de "değişmesini istemem yerimin durduğum yer ne kadar boktan olsa da"
buna alışma durumumu sorguluyorum. uzun zamandır hayatımda değer verdiğim insan sayısının pik yaptığı bir dönemdeyim. bu değerleri verirken hepsine izole bir şekilde veriyorum birbirlerine bulaştırmasınlar diye. bazı değerleri toparlayıp çöpe atıyorum çünkü kaldıramazlar diye.

olur sandık ya. farklılıklardan çiçek açar sandık. 
birbirimize gelirsek karışırız diye düşündüm bunun iyi bir şey olacağını düşündüm. o da karışacağımızı ama bunun bi tarafı asimile edip kendinden uzaklaştıracağını savundu. durdum durdum düşündüm korkarak ona hak verdim. ona hak vermeyi ilk defa hiç istememiştim. her şey ilk defada kaldı zaten bazı şeyler ilk defaya bile ulaşamadı. demolarda kaldı. demolarla ilerliyo hayatım bir şeyin tek yüzünü fragmanını görüyorum sadece. istemeden acı veriyor bu-farklı acılar hep aynı kalbime acı veriyor. acılar yenilenirken kalbim aynı kalıyor. acılı adana dürüm gibi kalıyor acısıyla. yalnız bu dürümün bi tarafı içindeki sızdırıyor iyi dürememişler. dışına sızdırıyor. hiç bi şeyden haberi olmayan tepsilere püskürtüyor acısını, bilirsin acı bu dağılır elini gözüne sürsen yakar da yakar. 

sevgimi beleşe dağıtmamam gerektiğini anlamam da hayatın çirkin bir yüzünü görmemle sabitlendi. önüme gelene kalbimi açıyorum. öööyle bir açma........kırıp kalbimi eline veriyorum sago babanın dediği gibi. zaafım güzel laflar bu kadar da yüzeysel (bu kelimeyi kullanmaktan da tiksindim son bi kaç ayda) bir insanım. potansiyel aşkı ben seçeceksem eğer uzun bir gözlem sonrası arkadaş olurum onunla, uzun bir arkadaşlık sonrası eğer hala varsa içimde ve onda da olduğunu görüyorsam ortaya dökülür bi şekilde zaten ama ya o kişi beni seçecekse ALLAAAH kıyametler burda kopuyor. bana gelip ulan hedo sen sen şöylesin de beni kalbime yangın düşürdün de demesi yetiyor..... gerçekten yaşandı bu ya. allah kahretsin senin yangınının külünden kuşlar doğar dendi. ben buna inanmayıp kalbimi eritmeyip ne yapacaktım? taş olsa yumuşardı lan. ne bliim yumuşadım. 

niyeti kötü değildi. çünkü ancak insanları üzmekten hoşlanan yırtık donla bırakıp kaçan bir sadistin niyeti olurdu bu. onu suçlayamıyorum. farklıyız. çiçek falan da açmıyor duruyor öyle. hele ben elimin değdiği her çiçeği solduruyorum. odamdaki ağacımsı bitki bile yapraklarını döktü. tolere edilemeyecek farklılıklar bunlar. ayyyyyye boyum uzun kilom fazla değil yani. tıp okuyorum dersim varrrr bahanesi de değil. ay ankara istanbulll ayyyy da değil. bu bildiğin hayatın merkezindeki farklılar. düşünceler çukuru. hmmh mayalanmış hamurlar. aklın yolu bir olmadığına kanıtlar. fln fln uzar gider. 

no more sevgi for the ones who u don't know well. mkay Bye. onlara sevgim dikenli tel. 

6 Ekim 2017 Cuma

better alor for better future

Dünyayı güzellik kurtaracak


                                                                         

                                                                                                  Bir insanı sevmekle başlayacak her şey



sonbahar geldi bir anda hem de kendini kış sanarak. hedomun kalbine bahar mı geldi bilmiyorum. şimdi onu oturup da dinlemek var.


bu okul döneminin  henüz ilk haftası yeni bitmişken, yani oldukça başındayken, kendime verdiğim sözleri yazıya dökmenin iyi olacağını düşündüm. aslında şu an geldi bu fikir aklıma. ardından parmaklarıma bıraktım sözü.
neredeyse her yılbaşı yapardım bunu. yazmasam bile kendimle baş başa kalıp dileklerimi, beklentilerimi düşünürdüm. kendimle baş başa konuşurken girerdim yeni yıla bazen.
 amma da melankolikmişsin be moruk

bu yılı kendimi kendime kanıtlama yılı ilan ediyorum. kendimden başka kendim yok. bir de kedim var, kendine munhasır.
ilk hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti, bu yıl da geçer. her şey geçiyor ya hep. asıl mesele nasıl? ne asıl?

öncelikle ders kaçırmamam gerekiyor. bir zahmet tıpış tıpış gidicem tüm derslere.
sonra kendi notlarımı tutacağıma söz veriyorum.
next level a yeni açılan kırtasiyede çok güzel defterler vardı. bu hafta param yoktu alamadım. a little broke these days.. pazartesi ilk iş güzel bir defter edinirim. defter severim. defter sevilmez mi.
bundan başka hep ders işte. hep ders çalışmalıyım. henüz kafamda belli bir program yok.ancak 2. dönemki derslere de başlasam rahatlarım oldukça.
kafamı doldurmayacağım. kafam rahat kalsın. kalbim sevgiyle kalsın, sevgiliyle kalsın. egenin yanımda olması hep böyle huzur olsun.
kötü giden şeylerle kötüye gitmeyeyim, her şeyin bir sonu olduğunu kabulleneyim.
sevdiğim şeylerin peşini bırakmayayım. sporsa spor, kitapsa kitap. hayatımda sevdiğim şeylere yer bırakayım.
aileme güzel davranayım, içimde düğümlenen sevgi düğümlenmesin. sevdiklerime akıp gitsin.
hiç bir şeye, hiç bir kimseye kin tutmayayım, eğer düşersem kurban psikolojisine yatmayayım. kendini kaldırıp devam etmenin asıl güçlülük olduğunu aklımdan çıkarmayayım.
yazı yazayım. ne zaman istersem, kelimelerim ne zaman birikirse.
yaşamanın, sağlıklı olmanın değerini aklımdan çıkarmayayım.
ciğerlerime iyi davranayım.
daralırsam, sıkılırsam, gezdiğim güzel yerleri, tattığım bütün güzel hisleri hatırlayayım.

-meli -malı ekiyle çekimleyecektim fiillerimi ancak böyle daha hoşuma gitti, kişisel dua gibi sanki.
amin


yıl sonunda bu yazıya döndüğümde kendime teşekkürlerimi sunayım
not: baştaki fotoğrafa isim koyuyorum; 'böyle bir dünya mümkün'
gidip gördüm de yetmedi. sevdiklerimle gidip görmem gerekir.