hissedemiyorum! v! y! z!

 YAŞAMAK YENİDENBAŞLAMAK ÇOK ZOR

istanbulu sevmiyorum. sevemedim yani ne diim. napim. her seferinde totomdan bıçaklanıyorum. bakıyorum, burası güzel. maçka güzel beşiktaş güzel. beyoğlu bile güzel. ama hepsi birleşince güzel değil. hala çok yabancı ve pretravmatik bana. nedense. geçmiyor o hissikalbelvuku. o iyi. keyfi yerinde, bir şeyler kovalıyor. onun yanında olmak iyi hissettirdi birlikte bir şeyler kovaladık. HİSSEDEMİYORUM DÜNYADA BİR YOLCU GİBİ KAYBOLMUŞ. BOMBOŞ. kadın hastalıkları ve doğum, brezilyan limonatası, günde3 kere tiktok paylaşmak, bet ve skincare rutini, yeni kedi bekleyişi ve mantar tedavisi, hayat güzel ve boğucu. boğucu ve kafana sıktırıcı. var bir sürü silah ama canlı hedefe tutulmaz asla kural bu, aşağı baksın namlu ucu ama ayak parmaklarını da vurma. sonra ben gidip birkaç kuble kuple kub kub. 

yalancı ve tahminedilebilir insanlardan bıktım, bir yere yığıp üzerine düşman kurşunu, canlı hedefe tutabilirsin bu sefer. bangladeş sokaklarında yürümeyi pratik ediyorum beynimde, daha vizeye bile başvurmadım. lmao, ö, p, r, s. ş. aylardır hiçbir şey yazmadım. bir şey söylemedim. kimseye gönül kaptırmadım. her şey dinamik sevgi çok akıcı bunu insanlara söylemeyi bırakmalıyım yoksa geleneksel arkadaş kalmayacak çevremde. herkese akıcı yaklaşamazsın konstanta gel artık buralara der gibi. hayır o değildi, o olsa üzülürdün çünkü yanından öylece geçti, konstanta olsa geçer miydi, bir sürü sarılırdı. sıcacık bir yaz kavrukluğunda seninle toprakları kazmak isterim konstanta, senin bıyıkların ve benim alnımdan akan ter damlaları. ah konstanta, selamlar ve sevgiler sana. 

life is short cops are killing see my sisters on a plane mission loves and hugs and kisses on the bugs, love you and kill you with my joy like passion

monster in a pot

bitkilerle kafayı bozdum bu ara

ya da bozuk kafamı bitkilerle sağaltıyorum

botanik zihin diye bi zart zurta gidiyorum haftada bir gün

bildiğim bazı yanlışların doğrularını öğrenmek güzel geliyor 

perlit denen meletin faydaları 

terra cota saksı almalı 

skulentler tropiklerden ne kadar farklı 

otuz yaş beyaz yaka merakları

sonra kendi toprağımı düşünüyorum ben bir bitkiyim 

güneş istiyorum en doğal hakkım sonra kıpırdayamayıp yapraklarımı yakıyorum

uçları kuruyorsa nemsizliktendir 

bir gün banyoda bekletmeli monsterayı

canavara dönüşmesini istiyorum delikli melikli 

toprak kuru ve vitaminsiz sanki 

iklim krizi köklerimi de etkiledi beni besleyenleri özlüyorum 

tek taraflı bir pencereden sokağı izliyorum sokak akıyor ve damlıyor sanki 

kaldırımdaki ağacı bir el etsen ineceğim aşağı

nerede tuzak, sen orada varsın

 kimseden haberim yok. hem kimi kandırıcam ki, minicik-az-bir-zaman önce bildiklerimi şuan bilmiyorum açıkçası araştırmıyorum da kendimi bilmek bana fazla bile geliyor. fas portekizi dünya kupasından eliyor. insanlar birbirini yumruklayıp arrest ediyor. ben ilk defa öyle olması gerektiği için değil de kendim için ders çalışıyorum. gitmem lazım. sonrasını planlamadım. saklayacak değilim, anne seni özlüyorum. 

*

bana umut nedir senin için diye sordular, böyle kocaman-soyut-ele-avuca sığmayan soruları yanıtlayacak yaşa ne zaman geldim? bilmiyorum ki diyemedim. salladım ağzımın ucundan, kaleme sonra daktilodan ses kayıtlarına. emin olduğum tek şey kendimim ve nokia'nın içgüdüleri. beni iki patisinin arasına alıp parmaklarımı dişlemesi, minik-cam-dünya-küresi ile futbol oynarken saatin sabah beş, saatin nöbetten gelme saatim olması, saatlerce, dakikaları torbalayarak, yerde birbirimizle paslaşmamız. nokia'nın faslı hamidi kadar iyi top sürmesi, önüne ben çıksam bana çalım atacağı, emin olduklarım bunlar. 

multifaktöriyel nedenlerle, tutuyorlar beni. gidemiyorum, gelemiyorum sana. anne, sen en iyi rüzgar kovalayıcısın, sen en kötü çim adamsın. 

*

kum'un konserlerine çağırıyordu beni, tanıştırmak için filan, o zaman dinlemiyordum. şuan fangirl gibi kendimi davet mi ettirsem? lmao ve sonra da ö, p, r, s, ş, t.

kocaman iş

 sanki iyi eserler kocaman olurmuş gibi geliyor bana. kocaman özel yapım kanvas tuvallere ya da devasa heykellere ihtiyaç varmış gibi. yoo. değil. şehrin ortasına dikilmesine gerek yok işlerimin. ya da koca bi havuzu doldurmasına. bilmiyorum. öğrenirim. 

şiirlik bir kağıt

 aldığım arap sahte çıktı 

tütün de çok acı

çay kupkuru

almalıyım lipton yerine çaykuru 

kahveden haz etmekle etmemek arasında mekik dokuyarak

ve gözlerim yanarak ekrana bakıyorum

parmaklarım örümcek dansı 

bazı kavgalar özenle sarılır çarşaflar kadar olmasa da 

kalbimin 1 mayıslarını dağıtıyor kocaman bir kuğ

yara yara atıyor gagasını suya ve suyu

içmek için değil kafa atmak için 

akrobasi de ondan sorulur politika hilesi 

içeri alın kalbimi özenle kafa attım kendime